İstanbul’da sonbahar rotası

Atatürk Arboretumu.
Atatürk Arboretumu.

İstanbul'u sonbahar havasında gezmek için Atatürk Arboretumu, Yerebatan Sarnıcı, Milli Saraylar Resim Müzesi, Merkez Rum Kız Lisesi, Anadolu Kavağı, Burgazada ve Ağva gidilebilecek noktalardan bazıları.

Atatürk Arboretumu

“Sonbaharda neresi gezilir?” sorusuna aşağı yukarı her İstanbullunun vereceği cevap herhâlde Belgrad Ormanı ve Atatürk Arboretumu olur. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde, Belgrad Ormanı’nın içerisinde yer alan Atatürk Arboretumu, envai çeşit ağaç ve bitkilere senelerdir ev sahipliği yapıyor. Arboretum, Orman Fakültesi öğretim üyesi olan Hayrettin Kayacık’ın önerisiyle 1949 yılında açılmış ve 1982’de Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. doğum yılı münasebetiyle şimdiki adını almış. Dallarını ve yapraklarını dört bir yandan uzanarak neredeyse gökyüzünü kapattığı devasa ağaçları, kuğulu gölleri ve ağaçlardan mütemadiyen düşerek büyülü bir sahne oluşturan yapraklarıyla Atatürk Arboretumu’nun sonbahar mevsiminde sunduğu manzaraları kaçırmak, elbette büyük bir kayıp olur.

Burgazada.
Burgazada.

Burgazada

Havaların hafifçe serinlediği, insanların çoğunun işlerine ve okullarına odaklandığı Eylül-Ekim ayları, herhâlde bütün İstanbul efradınca “adalar havası” olarak adlandırılır. Yaz boyunca her gün yüzlerce kişinin akın ettiği Burgazada havalar soğumaya başlayınca tenhalaşır. Yazı evlerinde geçiren ada halkı bu mevsimde çay bahçelerini, kahvehaneleri, ağaçlı yürüyüş yollarını yeniden doldurur; dışarıdan gelenlerin yabancılıkları tekrar belirginlik kazanır. Burgazada deyince önce Sait Faik Müzesini ziyaret etmek, yazarın adaya, denize, martılara, sıradan insanların benzersiz öykülerine duyduğu sevgiyi tanımak gerekir. Ardından Bayraktepe’de manzarayı izleyip Kalpazankaya Sahili ve Madam Martha Koyu boyunca yürüyebilir, deniz manzaralı Burgazada Camii’ni ziyaret ederek günü denize doymuş bir hâlde sonlandırabilirsiniz.

Ağva.
Ağva.

Ağva

İstanbul’un Şile ilçesine bağlı, küçük bir sahil kasabası. Karadeniz’e kıyısının olması iklimini İstanbul’un geri kalanından farklı kılıyor. Üsküdar’dan otobüsle iki buçuk saatte ulaşılabilen Ağva, doğal güzellikleri; koyları ve kumsalları ile öne çıkıyor. Ağlayan Kaya, Ağva Feneri, Kadırga ve Kilimli koyları taşıdıkları isimlerle bile bir öyküyü anımsatıyor ziyaretçilere. Ardından Göksu Nehri’nde kano gezisi yapmak, kıyısındaki salaş kafelerde bir şeyler içmek, Gürlek Mağarası’nı ziyaret etmek ve geceyi de ormanın içindeki korunaklı kamp alanlarında geçirmek, İstanbul’un kalabalığından kaçarak dingin bir sonbahar tatili yapmak isteyenler için oldukça cazip.

Merkez Rum Kız Lisesi.
Merkez Rum Kız Lisesi.

Merkez Rum Kız Lisesi

Yoksul kız çocuklarını okutmak amacıyla 1850 yılında, Ağahamam Maç Sokağı, Beyoğlu’nda Mimar Dimtrios Panayiotides tarafından inşa edilmiş bir lise Merkez Rum Kız Lisesi. 1999 yılından sonra ise öğrenci yetersizliğinden dolayı eğitim mecburen durdurulmuş. Bugün, okuldan emekli Hanni Karadaş ile eşi Enver Karadaş bu terk edilmiş lisenin bakımını üstlenmiş; yaşlı çift, bir kısmını kendi yaşam alanına dönüştürdükleri bu binada kalıyor. Binadaki araç gereçler, harita ve tablolar titizlikle muhafaza edilmiş. Okulun bahçesi ise âdeta şehrin içine gizlenmiş bir botanik bahçesine benziyor. Bu yıl düzenlenen 17. İstanbul Bienali’nin bir ayağı olarak seçilen bu nadide binayı 17 Eylül-20 Kasım tarihleri arasında ziyaret etmek mümkün.

Anadolu Kavağı.
Anadolu Kavağı.

Anadolu Kavağı

Beykoz ilçesinde yer alan Anadolu Kavağı, Anadolu Yakası’nın belki de en sakin ve eşsiz köşesi. Adının bir zamanlar burada çok fazla kavak ağacı bulunmasından kaynaklandığı düşünülüyor. Balıkçıları ve midyecileri ile ünlü olan bu sahil semtinin denize nazır lokantalarında yemek yiyebilir, tarihi Elit Pastanesinin meşhur koko kurabiyelerinden alıp biraz ilerideki piknik masalarında oturabilirsiniz. Doğu Roma döneminde Boğaz’ın girişini denetlemek amacıyla inşa edilen Yoros Kalesi de buranın tarihi dokusunu oluşturan en önemli eserlerden. Anadolu Kavağı’na Eminönü’nden kalkan boğaz hattı vapurlarıyla gelinebiliyor, son durak olması nedeniyle uzun bir vapur yolculuğu yapma imkânı da sunuyor.

Yerebatan Sarnıcı.
Yerebatan Sarnıcı.

Yerebatan Sarnıcı

Ayasofya’nın güneybatısında, Soğukçeşme Sokağı’nda yer alır; Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 526-527 yıllarında İstanbul’un su ihtiyacını karşılaması amacıyla yaptırılan kapalı bir su sarnıcıdır. Önceleri üzerinde bir bazilika bulunması nedeniyle Bazilika Sarnıcı olarak da anılır. Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un fethinden sonra Sarayburnu ve Bahçe Kapısı’na su dağıtım merkezi olarak kullanılmış, Osmanlılar kendi su tesislerini kurduktan sonra ise atıl bir durumda kalmış. Günümüzde müze olarak kullanılan sarnıçta konserler, programlar ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Dan Brown’un Cehennem adındaki romanına konu olması nedeniyle de son zamanlarda uluslararası ziyaretçilerden oldukça ilgi görüyor.

Milli Saraylar Resim Müzesi.
Milli Saraylar Resim Müzesi.

Milli Saraylar Resim Müzesi

Yağmurlu bir güne vapurla Beşiktaş’a geçip deniz manzarası eşliğinde rüya gibi bir çay salonunda başlamak… Resim Müzesi olarak kullanılan Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’ndeki Şeker Ahmet Paşa Çay Salonu, duvarları işlemeli salonu, uzun perdeleri, eski tip masa ve sandalyeleri ve fincanlarıyla ziyaretçilerine bir masalın parçasıymış gibi hissettiriyor. İki katlı binada toplam 34 sergi alanı bulunuyor; Osman Hamdi Bey’den İbrahim Çallı’ya, Hikmet Onat’tan Rus ressam Ayvazovski’ye dek uzanan bulunmaz bir arşiv burada sergileniyor. Resim Müzesi’nde Dolmabahçe ve Topkapı Sarayı’ndan getirilenler, padişahların yaptırdığı, satın aldığı veya onlara hediye edilen resimler gibi özel koleksiyonları da görmek de mümkün.