Calvino'nun mümkün şehirler ansiklopedisi: Venedik'e 55 not

Venedik, kuzeydoğu İtalya'da birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kuruludur.
Venedik, kuzeydoğu İtalya'da birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kuruludur.

Uzun yollardan gelmiş bir başka Venedik. Masal şehri ile turistkapanı arasında sıra dışı bir imge. Bir zamanların ihtişamlı denizgücü, Akdeniz’in iki hâkiminden biri, sanatın, hayatın ve ticaretinbaşkenti. Nâm-ı diğer "la serenissima", huzurlu ve sükunetli.Geçmişin gölgesinde kalmış yalnız bir güzel. Büyük bir dekorbelki.

Modern insanlık tarihinin en ilginç mekânlarından altın şehir Venedik, yüzyıllar önce Venedik Lagünü’nün derinliklerine çakılan ahşap kazıkların üzerine kurulsa datarih kayıtlarına, Gotların istilalarına karşı akarsuyun yönünü değiştirerek şehrin etrafının sular altında kalmasını sağlayarak hayatta kalan Veneto halkının büyük kurtuluş parolası olarak geçmiştir. Mecburiyetten yapılmış olsa da en ilginç şehir fikri ve mümkün bataklıkların en güzelidir Venedik. Kanallarla ayrılan yollarını köprülerle birleştiren, iyot kokusunun çöktüğü labirent gibi sokaklarında seyyahları uzak bir rüyaya çağıran şehir. Nemli romantik, yüzen şehir, su cumhuriyeti, Republica Veneta!

Bugün kuzeydoğu İtalya’da 118 adacığı kapsayan 150 kanalı ve irili ufaklı 400 köprüsüyle Adriyatik’in Kraliçesi olarak anılan denizin yaslı gelini Venedik, romantizm ve rutubetten başka masallara da ev sahipliği yaptığı o görkemli yıllarının gölgesinde yaşıyor. Çılgın kalabalıkların arasında kendine doğru bakan bir şehrin yüzü. Azalıyor Venedik, duvarlarında biriken tuzların, meydanlarında çınlayan kahkahaların ve fonu olduğu milyonlarca fotoğrafın içinden geçerek her gün biraz daha çürüyor. Esir aldığı suların gönüllü esiridir artık.

Sırrını saklaması şartıyla yaşamasına izin verilmiş yaşlı bir kâhin gibi, hiçbir şey anlatmadan öylece duruyor şehir. Kimsenin onunla dertleşecek kadar vakti yok zaten, rutubetli yüzüne gülümseyen bir fotoğraf iliştiriyorlar yalnızca. Barbarlardan kaçan halkı, şehri ayakta tutan sualtı kazıkları, maske tiyatroları ve bir zamanlar veba cesetleri taşıyan kara gondollarıyla Venedik. Kaybolmak mümkün ama yasaktır, burada bütün yollar Avrupa’nın Salonu’na yani San Marco’ya çıkar. Rialto Köprüsü’nden geçtikten sonra Venedik biter ve bittiği yerden yeniden başlar.

Sırlı kentler atlası

Her şehir anlatıcısıyla var olur. Anlatılan hikâyeler birbirini doğuran yeni efsanelere kapı aralayarak, döngüyü hem mümkün hem imkânsız kılacaklardır. Anlattıkça çoğalan kapıların büyüsü, şehre hangi kapısından gireceğini şaşıran seyyahların hikâyesidir artık. Şehirler anlatıcılarıyla var olur. Bu varlık biçimi, onu sesinden tanıyanlar için sonsuzluğa doğru yapılmış bir yolculuğu resmeder. Sesler iz bırakır, bu izleri sürmek için şehri duymayı öğrenmenin bir yolu olmalı mutlaka. Venedik, görkemli tarihi boyunca suskun bir şehir olmadı. Konuştu ve anlattı. İz bırakan seslerin, dili olan sokakların ve anlattıkça çoğalan hikâyelerin şehriydi. İtalya’nın içinde ama ondan ayrı, başka, büyük, güçlü bir sınırsızlığı temsil ediyordu. Denizden başka, gökyüzünden başka, karadan başkaydı. Sularla çevrilmiş savunma hattının önünde bekleyen güçlü donanması, tarihe iz bırakacak kadar uzun ve elbette cesur, huzurlu ve varsıl zamanlar bağışlayacaktı ona.

Marco Polo 1254’te bu şehirde doğdu. Seyyah ruhlu bir tüccardı, Venedikliydi ve uzakları merak ediyordu. 1923 yılında Küba'da İtalyan bir ailenin çocuğu olarak doğup, 2 yaşında ailesiyle birlikte memleketine dönen Italo Calvino da uzakları merak eden bir çocuktu.

Venedik doğal güzelliği, mimarisi ve sanat eserleri ile ün yapmıştır.
Venedik doğal güzelliği, mimarisi ve sanat eserleri ile ün yapmıştır.

Marco Polo, her şeyi geride bırakıp Moğol diyarına,Kubilay Han’ın sarayına doğru yola çıktığında, Calvino’nun ona 6 asır öteden bir görev verdiğinden habersizdi. İki İtalyan, Venedik üzerinden kurulan bir hayalin iki eşit ortağıydı artık.

Tarih kitaplarının bir Marco Polo’su olduğu gibi, Calvino’nun da 6 asır öteden görev verdiği bir seyyah-anlatıcısı vardı elbette. Kendi Marco Polo’sunun anlamını şöyle tarif ediyor Calvino: "Benim Marco Polo’mun kalbinde yatan, insanları kentlerde yaşatan gizli nedenleri, krizlerin ötesinde değerleri olan nedenleri keşfetmek. Kentler birçok şeyin bir araya gelmesidir: anıların, arzuların, bir dilin işaretlerinin. Kentler takas yerleridir, tıpkı bütün ekonomi tarihi kitaplarında anlatıldığı gibi, ama bu değiş tokuşlar yalnızca ticari takaslar değil; kelime, arzu ve anı değiş tokuşlarıdır. Kitabım, mutsuz kentlerin içine gizlenmiş, sürekli biçim alıp, yitip giden mutlu kentler imgesi üstüne açılıp kapanıyor."

19 Eylül 1985’te geçirdiği beyin kanaması sonucu İtalya'da Siena’da öldü.
19 Eylül 1985’te geçirdiği beyin kanaması sonucu İtalya'da Siena’da öldü.

Italo Calvino’nun Marco Polo’ya anlattırdığı kentler, Venedik’in 55 parçaya bölünerek hikâye edilişini temsil ederler ve toplamda anlatılan şehir yine Venedik’tir. Bu şehirde doğmamış, yaşamamış, eğitim almamış, bu şehirde âşık olmamış, kavga etmemiş ve ömrümü geçirmemiş Calvino için Venedik, başka bir cevabın anahtarı olarak coşkuyla tebarüz eder. Polo’nun zihninde çamurdan yapılmış büyük bir rüyayı temsil eden şehir, Calvino’nun hayatı boyunca gördüğü bütün şehirlerin toplamına karşı alacağı tek bir cevabın adıdır. 55 parçadan oluşan uzun, yorucu ve başka soruları doğurmakta oldukça mahir bir cevap; Venedik. Calvino’nun, ruhu olan şehirlere yazdığı şiirsel bir ağıt olan Görünmez Kentler’de söylediği üzere; "Bir kente hayran kaldığın şey, onun yedi ya da yetmiş harikası değil, senin ona sorduğun soruya verdiği cevaptır."