Evlerde sessizlik, damların boşluğu

Kırk ambar
Kırk ambar

İnsanın yabancı bir kente aşinalık kazanabilmesi, kapalı bir yeri gerektirir; öyle bir yer ki, üzerinde insan belli bir hak sahibi olabilsin yeni ve anlaşılmaz seslerin yol açtığı karmaşa fazla büyüdüğünde yalnız kalabilsin burada. Öyle bir yer ki, içinde sessizlik hüküm sürsün, dışarıdan kaçıp sığındığında kimse görmesin insanı ve yine o yerden ayrılıp giderken kimse kendisini fark etmesin. En güzeli bir çıkmaz sokağa sapıp izini kaybettirmek, anahtarı cepte taşınan bir kapı önünde durmak ve kimsenin kulağı duymadan kapıyı açıp içeri süzülüvermektir.

Kapıdan girer girmez bir serinlik karşılar insanı ve kapı arkadan kapatılır. Karanlıktır içerisi, bir an hiçbir şey seçilmez. İnsan, geride bıraktığı meydan ve sokaklardaki körlerden biri gibi duyumsar kendini. Ama çok sürmez, gözler yeniden görmeye başlar.

Marakeş
Marakeş

Yukarı kata çıkan merdivenin taş basamakları seçilir ansızın ve yukarıda bir kedi sizi bekler. Özlenen sessizliğin simgesidir adeta. Kedinin yaşıyor olması insanın içini bir şükran duygusuyla doldurur; bir kedi gibi böyle sessiz sakin yaşayabileceğini anlar insan. Günde binlerce kez “Allah” sözcüğünü ağzından çıkarmamasına karşın, doyurulur kedinin karnı. Onun için bir sakatlık söz konusu değildir ve korkunç bir yazgıya boyun eğmesi gibi bir yükümlülük de yoktur. Acımasız bir yaratıktır belki, ama bunu belli etmez.

Derken evin içinde ileri geri gezinmeler başlar ve solunur sessizlik. O müthiş kalabalık, o hayhuy şimdi nerede kalmıştır? O göz kamaştırıcı parlak ışık, o kulak tırmalayıcı sesler nerededir? Yüzler ve yüzlerce yüz nerede? Böylesi evlerin sokağa bakan bir penceresi yoktur, olsa da fazla değildir. Tüm pencereler avluya açılır, avlu da gökyüzüne. Yalnızca avlu sayesinde insan, çevreyle yumuşak ve ölçülü bir ilişki içinde yaşamını sürdürür.

Ama evin damına da çıkabilirsiniz isterseniz ve kentteki bütün damları bir arada görebilirsiniz. Yamyassı bir görünüm kucak açar size, sanki her şey cömert bir el tarafından basamak basamak inşa edilmiştir. Bütün kentin üstünde gezip dolaşabileceğinizi sanırsınız. Sokaklara bir engel gözüyle bakmazsınız artık, sokakları bundan böyle görmezsiniz, kentte sokak olduğu çıkar aklınızdan.

Atlas dağları hemen burnunuzun dibinde ışıldar durur; üzerlerindeki parıltı gözleri daha çok kamaştırmasa ve kentle aralarında o kadar çok palmiye ağacı yer almasa, onlara Alp sıradağları gözüyle bakmak işten değildir.

(Elias Canetti, Marakeş’te Sesler, çev. Kamuran Şipal, Cem Yayınları)