Dayatmalara karşı bir duruş: tabii

Mehmet Zahid Sobacı.
Mehmet Zahid Sobacı.

Dizi ve filmlere dijital platformlar üzerinden erişmeye başlamak sanıyorum ki bu kültürün yaygınlaşmasına vesile oldu. Artık yeni çıkan ve gündelik hayatımızda boy boy afişlerini gördüğümüz bir diziyi/filmi izlememiş olmak bazı şeylerden geri kalmış hissettirebiliyor. Yetişebilmek, fikir sahibi olabilmek veya sadece haz aldığımız için fazla ve hızlı bir şekilde tükettiğimiz içeriklerin kalitesi ise son yıllarda oldukça tartışılan bir konu. Bu tartışmaya kendine has duruşuyla yeni bir soluk getiren tabii platformunun kültür endüstrisinin bir çıktısı olan yüzeyselliğe karşı oluşturduğu vizyonunu, yerel değerler üzerine kurulu olan içeriklerini TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı ile konuştuk.

Tüm dünyada kültür endüstrisinin insanların algılarını, hayata bakışlarını, giyim tarzlarını ve hatta herhangi bir konuda destek verecekleri tarafı bile nasıl şekillendirdiğini biliyoruz. tabii platformu kurulduğu günden bu yana yerli ve millî bir kültür üretimi yapıyor. Bu bağlamda tabii’nin kuruluş hikâyesinden ve kuruluş amacından bahsedebilir misiniz?

Her şeyden önce söze, kültür endüstrisinin ve kültürel iktidar mücadelesinin vuku bulduğu dijital dünyadan bahsederek başlamalıyız belki de. Siyasetten günlük yaşam pratiklerine, düşünce biçimlerinden eylemlere geniş bir alanda derin izler bırakan bir sistem bu. Bu sistemde, hikâyesini anlatamayan ya yok sayılıyor ya da algılara mahkûm ediliyor. Dijital alan, kültür endüstrisinin temel araçlarından birine dönüştüğünden beri içerik savaşları ağırlıklı olarak dijitalden devam ediyor. Bu dijital dünyada, içerikler insanın zihninde ve kalbinde aslında bir nevi fikrî/duygusal bir yazılıma dönüşüyor. Benzer bakış açıları, benzer giyim tarzları, benzer tepkiler, benzer önceliklerin oluşmasında önemli bir faktör bu. Üstelik, çağımızın insanları içerikleri kendilerinin seçtiğine dair bir yanılgı içerisindeler. Oysa işin içine reklamlar, algoritmalar, top 10 listeleri vb. yönlendirici pek çok etken giriyor. Bunu ne izlememiz gerektiğine dair koşullanmayı sağlayan öncü bir süreç gibi görebiliriz. Bu içerikler aracılığı ile toplumlarda pek çok konu normalleştiriliyor ve yaygınlaştırılıyor. Uluslararası platformların genellikle Batı’dan çıkış yaptığını, dolayısıyla birçok topluluğun, kültürün ve değerin bu medyada nadiren temsil edildiğini görüyoruz. Ve nihai olarak, örtülü ya da açık, bilinçli ve sistematik bir değerler seti dayatmasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu aynı zamanda uluslararası alanda toplumsal bir körleşmeyi de beraberinde getiriyor. Çünkü içerik anlamında hakiki bir çeşitlilik söz konusu değil. Biz bu bilinçle, tabii platformunu hayata geçirdik. Küresel adalet için mücadele eden Türkiye’nin kamu yayıncısı olarak, yapım ve yayın alanında da adil temsiliyeti savunuyoruz. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki tabii, tüm dayatmalara karşı sağlam bir duruştur. Ve aynı zamanda yapım dünyasında hiç hesaba katılmayan 5 milyar insan için bir yola çıkma hikâyesidir. Mottomuz, “Bizi Birleştiren Hikâyeler”. Çünkü, tabii, ayrılık tohumları eken ya da insanları sınıflandıran değil, birleştirici gücü ile 8 milyar insanın tamamına değer atfeden bir platform. Uluslararası erişilebilirlik misyonumuz doğrultusunda içeriklerimizi birden fazla dilde yerelleştiriyoruz. Bu bağlamda, önceliğimiz Türkiye ve dünya için güvenilir, aile odaklı ve temiz içerikler sunmak. Ayrıca, insani ve vicdani bakış açısıyla nam salmış ülkemizi, mücadelemizi, kültürel ve geleneksel değerlerimizi tüm dünyaya anlatmayı hedefliyoruz.

tabii’nin yıllardır kültürel iktidarı elinde bulunduran kesime karşı bir eleştiri olduğunu söyleyebilir miyiz?

Yalnızca bir eleştiri değil, bir duruş demek daha doğru olur. Bu duruş, izleyiciye karşı sorumluluğu da içinde barındırıyor. Ahlaki hassasiyeti, vicdani derinliği ve derdi olan içeriklerin teveccüh görebileceği iddiasını içeriyor. Kanallarımızdaki içeriklerimizin başarısıyla bu iddiamızı önemli ölçüde ispat ettik. Şimdi sıra, sahayı genişletmek ve dijital platformlar alanında da bunu göstermek. Bugün bakıyorsunuz, dijital platformlar sözde çeşitli kültür yansımalarına yer veriyor. Bu yanılsamadan öteye gitmeyen bir durum. Çünkü orada var olmak istiyorsanız, çoğunlukla onların hassas noktalarına az ya da çok değinmek, hikâyenizi onların beklentilerine göre şekillendirmek zorundasınız. Sapkınlıkları da kapsayan, özgürlüğün indirgendiği kimi içi boş kavramların yüceltilmesi durumu diyebiliriz buna. Kültürel alan boşluk kabul etmiyor.

Biz tabii’yi bir mesuliyet meselesi olarak gördük. Hem ülkemizin gençleri ve çocukları için hem de dünyadaki yeni nesil için temiz içerik sunma mesuliyeti.

Kültür üretiminde her yaştan ve her eğitim seviyesinden insan dikkate alınıyor. tabii hedef kitlesini neye göre belirledi? Farklı gruplara nasıl içerikler üretiyor?

"Uluslararası platformların genellikle Batı’dan çıkış yaptığını, dolayısıyla birçok topluluğun, kültürün ve değerin bu medyada nadiren temsil edildiğini görüyoruz."
"Uluslararası platformların genellikle Batı’dan çıkış yaptığını, dolayısıyla birçok topluluğun, kültürün ve değerin bu medyada nadiren temsil edildiğini görüyoruz."

Ülkemizde her yaş ve gruptan insana ulaşmak önceliğimiz. İnsanların güvenli dijital evi gibi hissedecekleri ve kendilerine hitap eden içerikleri bulabileceği şekilde bir haritalamayla tabii’yi hayata geçirdik. Türkiye’nin kamu yayıncısı olarak, dijital dünyaya doğan çocuklara, tabletlerinden içerik izleyerek büyüyen gençlere ulaşmayı, bunun yanı sıra geleneksel TV izleme alışkanlarına sahip izleyicileri dijitale taşımayı hedefliyoruz. Bu nedenle, tabii’de daha geleneksel kodlara sahip hikâyeler var. Ama aynı zamanda, TV’de görmeye alışkın olmadığımız, gelecekteki distopik bir dünyada geçen, Türk hava pilotlarının kahramanlıklarına odaklanan, düzeyli bir komedi ile her kitleye hitap eden yapımlar da var. Ayrıca, platformumuzun uluslararası bir hedef kitlesi var. Dünyanın her yerinde Türkiye’yi ve Türk kültürünü keşfetmeye ve öğrenmeye çalışan çok sayıda Türk yapımları hayranı bulunuyor. Buna ek olarak ilk defa izleyecek çok geniş potansiyel bir kitle de mevcut. tabii’nin stratejisini oluştururken bu büyük talep ile potansiyel kitleyi göz önüne alarak iddialı hedefler koyduk ve dünyada Türk dijital yayıncılık sektörünün öncüsü olmak adına yola çıktık.

Bir projeyi seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? Çünkü yapımlar sadece ülkemizde değil dünyanın dört bir yanında yayınlanıyor. TRT yapımlarının dünya yolculuğuna dair dikkat çekici birkaç örnek verebilir misiniz?

Yeryüzündeki tüm insanlar ortak duygulardan besleniyor aslında. Bu duyguları, ortak sorunları ve hayatın akışına dair özgün anlatıları yakalamak meselesi önemli. Bir de izleyicilerin eğlenme, öğrenme, farklı bakış açılarını ve dünyanın öteki ucundaki hikâyeleri yakalama gibi ihtiyaçlarını iyi analiz etmek gerekiyor. Yani, insanlar için en kıymetli şey olan zamanlarını alıyoruz ve karşılığında onlara hakiki bir şey vermek zorunda olduğumuzu hissediyoruz. Özgünlük, perspektif, ilham ve derinlik buradaki kimi kilit kavramlar. Bir rakam vermek gerekirse, TRT’nin bugüne kadar 250’nin üzerinde içeriği 100’den fazla ülkede 50’nin üzerinde dilde yayınlandı. Ben inanıyorum ki, tabii yapımları da ciddi bir izleyici kitlesine ulaşacak. Sunduğumuz yapımlar geleneklerimizi, kültürel zenginliğimizi, Türkiye’nin son dönemdeki gelişimini, ülkemizin çeşitli küresel meselelere dair yaklaşımını anlatmak açısından da Türkiye’nin dünyadaki “yumuşak gücü”. Günün sonunda yaptığımız işin özüne insani değerleri ve ortak duyguları koyuyoruz, bize anlatılan hatta dayatılan hayat biçimlerine mecbur olmadığımızı anlatıyor, unutturulmaya çalışılan anlam ve kültür dünyamızı tekrar hatırlatıyoruz.

Yeni medya gençleri merkeze alarak yeni bir dil inşa ediyor. tabii platformu da kendi kültürümüzü merkeze alarak bir dil oluşturuyor. Bu bağlamda gençlerin ilgisini çekmek zor oluyor mu? tabii gençlere ne vaat ediyor?

Dil, medeniyet inşasının harcıdır. Dil, kültürün namusudur. Türkçe gibi zengin, zihni süreçlerimizi güçlendiren, derinleştiren, bizi anlatının hâkimi kılan bir dilin tahrifatının önüne geçmek için biz elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Dijital medyanın, kültür endüstrisinin ürettiği sakil dil, insanın yüzeyselleştirilmesinden başka bir şey değil. Biz TRT olarak, dijital platformumuz tabii’deki içerikleri algıyı şekillendirmek üzere üretmiyoruz. Gençlerimize ait olmadıkları bir dünyanın kapılarını açmaya çalışmıyor, onları kendi evimize davet ediyor, değerlerimizi hatırlatıyoruz. Bunu yaparken de yine hikâyelerin gücünü kullanıyoruz. Ana akım medyanın bolca öne çıkardığı aksiyon, macera, gerilim, distopya gibi türlere biz de orijinal yapımlarımızda yer ayırıyoruz. Gençlerimize tabii’de aksiyondan komediye, tarihi dramadan animasyona kadar birçok orijinal içeriğe erişme imkânı veriyoruz. Platformumuzda Hür, Modern Doğu Masalları, Mevlâna Celalleddin-i Rumi, Hay Sultan, Adalett, Derin Mor, Son Gün, Koyu Beyaz, Şanzelize Düğün Salonu, Küçük Dahi İbn-i Sina, Akif, Metamorfoz, 1973 Biltmore Oteli Cinayeti, Şebeke, Aşkımız Yeter başta olmak üzere 30’a yakın orijinal yapım yer alıyor. Ve bu bir başlangıç.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu yüzyıl Türkiye’nin yüzyılı. Hedeflerimizi büyük tutarken şunu söylüyorum hep: “İddiamızın büyüklüğü Türkiye’nin büyüklüğünden kaynaklanmaktadır.” Bu coğrafyada bin yıldır verdiğimiz büyük mücadeleyle dimdik ayakta duruyoruz. Ve bugün gücünü, teknolojisini, imkânlarını, sözünü ve eylemini hep mazlumdan yana kullanan ülkemizin hikâyesini anlatmayı kendimize bir borç biliyoruz.

Masada ve sahada güçlü Türkiye’nin, dijitaldeki gücü olmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Dijital alanda da daha adil bir dünya mümkün.