Ya tanın ya bölün

Tanınma meselesi o kadar can sıkıcı bir mesele ki Taliban içinde buna hiç aldırış etmemeyi seçen güçlü bir ekip var. Daha doğrusu en güçlü ekip onlar. Molla Birader’in başını çektiği Doha ekibine karşı Kandaharî elit kadro, geleneksel şahin kanadı temsil ediyor. “Ağzımızla kuş tutsak bunlara yaranamayacağız ve tanınma gerçekleşmeyecek” havasındalar. Doğrusu egemen güçler tam da bu yüzden tanınma bahsini böyle sündürüyor olabilirler. Taliban’ı en büyük çatlağından bölmek için.
Tanınma meselesi o kadar can sıkıcı bir mesele ki Taliban içinde buna hiç aldırış etmemeyi seçen güçlü bir ekip var. Daha doğrusu en güçlü ekip onlar. Molla Birader’in başını çektiği Doha ekibine karşı Kandaharî elit kadro, geleneksel şahin kanadı temsil ediyor. “Ağzımızla kuş tutsak bunlara yaranamayacağız ve tanınma gerçekleşmeyecek” havasındalar. Doğrusu egemen güçler tam da bu yüzden tanınma bahsini böyle sündürüyor olabilirler. Taliban’ı en büyük çatlağından bölmek için.

11-13 Mart tarihlerinde tertiplenen Antalya Diplomasi Forumu birçok ülkeden lider, diplomat ve düşünürlerin katılımıyla gerçekleşti. Toplantıda en çok dikkat çeken heyetlerden belki de birincisi Afganistan Dışişleri Bakanı’nın başında bulunduğu topluluktu. Misafirperverlikten ve kendilerini ifade imkânının sunulmasından duydukları memnuniyet yüzlerinden okunan heyetin öncelikli gündemi Taliban hükümetinin tanınması etrafında şekilleniyordu.

Forumun bitimindeki basın toplantısında konuşan Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu konuyla ilgili şunları söyledi: “Bu temaslarımızda uluslararası tanınma için hangi adımları atmaları gerektiğini dostane bir şekilde kendilerine söyledik. Bazıları ön şart olarak söylüyor, biz bunu Afganistan ve halkı için önemini vurgulayarak anlatıyoruz. Tanınma olmadan Afganistan’daki birçok sorun çözülmez… O yüzden tanınma için Afganistan yönetiminin de kapsayıcılık dâhil bazı adımları atması lazım. Bazı olumlu mesajları görüyoruz, sonra uygulamada görmüyoruz. Mesaj değil, adım görmek istiyoruz, tüm dünya ve biz de.” Buna binaen “Tanıma konusunda çok aceleci davranmıyoruz” ifadesini kullandı.

Müzakereler, gizli görüşmeler

Anlaşıldığı kadarıyla Taliban’la Türkiye arasında Kâbil havalimanı başta olmak üzere birtakım dosyalar müzakere masasında durmaya devam ediyor. Çavuşoğlu, Katar ile ortak bir şirket kurarak Taliban ile müzakereleri birlikte yürüttüklerini beyan etti. Kâbil dışındaki 3 havalimanının da 6’şar ay arayla işletilmesi konusu da müzakerelerin kapsamında.

Türkiye Afganistan İslam Emirliği’ni tanımasa da Kâbil’deki elçilik binası faal. Taliban’la doğrudan bağ kurmakta da bir beis görmüyor. Gelgelelim onu ilk tanıyan ülke olmak için can attığı söylenemez. Pakistan’ın tanımasından sonra ikinci ülke olma arzusu duymadığı da ortada. Bölgesel ve küresel birtakım denge hesaplarıyla ve teenniyle davrandığı açık. Şunu söyleyebiliriz ki büyük Batılı devletlerden veya uluslararası kurumlardan biri resmen tanımadıkça Türkiye Taliban’ı tanımaya tevessül etmeyecek. Öte yandan 2013’te BM kararıyla dondurulan mal varlıklarını Taliban’a hâlen daha iade etmemiş olması da yabana atılır bir gösterge değil.

Forumda sunulan tüm imkânlar için teşekkür eden Dışişleri Bakanı Emirhan Muttakî “Türkiye’yle ilişkilerimiz her geçen gün daha iyiye gidiyor” dedi. Doğrusu Taliban sadece Türkiye’yle değil herkesle ilişkilerinin iyiye gitmesi için ziyadesiyle şevkli.

ABD’yle münasebetleri hakkında bile Muttakî “Afganistan’ın politikası ekonomi odaklıdır ve bu nedenle tüm dünya ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmek mümkündür” dedi. Elbette ki bundan birinci muradı rejimlerinin tanınmasını sağlamak. “Afganistan bir devlet olarak tanınmak için tüm gereklilikleri yerine getiriyor. O halde neden hâlâ tanınmıyor?”

Kapsamlılık meselesi

Muttakî, Taliban’ın resmen tanınmasının önündeki en büyük engel olarak takdim edilen “kapsayıcı hükümet” bahsinde Taliban’ın ilan ettiği hükümette ve bağlı kurumlarda Afganistan’ın tüm etnik unsurlarına yer verdiğini söyleyerek hükümetin kapsamlı olmadığı ddiasını reddetti.

“Eşref Gani kendi zamanında kapsayıcı olarak görülüyorduysa, onun döneminde çalışan bütün kamu görevlilerinden neredeyse 500 bin resmi görevli var hükümetimizde ve bunlara maaş ödüyoruz.” Doğrusu kapsamlılık meselesinin kapsamsız bir yorumundan öteye geçmeyen bir yaklaşımdı bu.

Taliban daha önce de farklı platformlarda üstüne düşen her şeyi yaptığını, uluslararası toplumun tanımayı artık gerçekleştirmesi gerektiğini vurgulayıp durdu. Geçen ay Norveç’in Oslo kentinde yapılan görüşmelerde Muttakî “Bu bizim hakkımız, Afganların hakkı. Hakkımızı alana kadar siyasi mücadelemizi ve çabamızı sürdüreceğiz” diyordu. O toplantı Taliban’ın Batı topraklarında katıldığı ilk etkinlikti.

Tanınma için çırpınan sadece Muttakî değil. Taliban’ın Birleşmiş Milletler daimî temsilcisi olarak atanan Suheyl Şahin de mağrur bir biçimde taleplerinde ısrarcı:

Afganistan’ın tamamını yönetiyoruz ve sınırlarını kontrol ediyoruz. Halkın desteğini alıyoruz ve bu şartlara dayanarak hükümetimiz resmen tanınmalı.”

Taliban’ın tanınmasına engel teşkil eden hususlar aslında bir solukta özetlenebilecek belirginlikte: El-Kaide gibi örgütlerle bağlantısı, insan ve kadın hakları noktasındaki kötü karne ve güç kullanarak ele geçirdiği iktidarı paylaşma hususundaki isteksizliği… Uluslararası toplum denen muhayyel özne böyle söylüyor.

Kandahari elitler

Sadece Batı değil Doğu da kendi endişelerini dile getiriyor. Kâbil’in düştüğü günün ertesinde Pekin’de dışişleri sözcüsü “geniş tabanlı ve kapsayıcı bir siyasî yapı inşa etmesini umuyoruz” dedi. BM’deki Çin elçisi ise “Afganistan teröristler için bir daha cennet olmamalı. Afganistan’daki Taliban’ın taahhütlerini ciddiyetle yerine getireceğini ve terör örgütleriyle temiz bir kopuş yapacağını umuyoruz” dedi. Açıkça anlaşılıyor ki, Taliban’ın zaferden önce Çin’e verdiği bazı taahhütler vardı.

Rusya da Afganistan konusunda en hassas ülkelerden biri. Oradaki kargaşanın Orta Asya ülkeleri üzerinden kendi kapısına dayanacağından endişeli. Kendine alan bulabilecek silahlı örgütlerin müttefiklerini kısa sürede istikrarsızlaştırabilme ihtimali uykularını kaçırması için fazlasıyla yeterli.

Fatimiyyun hazırolda

İran’ın da kendine özgü endişeleri var. Cumhurbaşkanı Reisî her ne kadar ABD’nin yenilgisi ve Taliban’ın zaferini memnuniyetle karşılamış gözükse de Taliban’a karşı tedbir peşinde koştukları behemehal muhalefetle girdikleri ilişkiden belli. İran, Taliban’la da düşmanlarıyla da mümkün olan en yakın ilişkiyi tesis ederek cüretkâr ikiyüzlü oyununa devam ediyor. Bir yandan Taliban’la ekonomik alışverişini güçlendirirken bir yandan da her an sahaya sürmek üzere Suriye’deki Afgan Şiilerinden oluşan Fatimiyyun Tugayları’nı hazırolda tutmayı sürdürüyor.

Tanınma meselesi o kadar can sıkıcı bir mesele ki Taliban içinde buna hiç aldırış etmemeyi seçen güçlü bir ekip var. Daha doğrusu en güçlü ekip onlar. Molla Birader’in başını çektiği Doha ekibine karşıbu Kandaharî elit kadro, geleneksel şahin kanadı temsil ediyor. “Ağzımızla kuş tutsak bunlara yaranamayacağız ve tanınma gerçekleşmeyecek” havasındalar. Doğrusu egemen güçler tam da bu yüzden tanınma bahsini böyle sündürüyor olabilirler. Taliban’ı en büyük çatlağından bölmek için.

Bakalım tanınma ile bölünme arasındaki bıçak sırtında Taliban’ın yürüyüşü nasıl seyredecek?