Olağan şüpheler, olağanüstü tehditler

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dediler, bir tek bu doğru çıktı. Faşizmin en bilimsel, en mutlakıyetçi, en ceberut modeli tüm dünyada yürürlüğe konuyor ve bunu dile getirmek delilik alâmeti sayılıyor.
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dediler, bir tek bu doğru çıktı. Faşizmin en bilimsel, en mutlakıyetçi, en ceberut modeli tüm dünyada yürürlüğe konuyor ve bunu dile getirmek delilik alâmeti sayılıyor.

Kendisi bir dert, aşısı ayrı bir dert. Varlığıyla dünyayı kaosa sürükledi, şimdi kaotik aşı tartışmalarıyla gündemimizin merkezinde. Tarihin en politize hastalığı her bir toplumu ikiye bölmüş durumda ve taraflar gittikçe radikalleşiyor. Bir taraf Mesih’i bekler gibi aşıyı beklerken diğer taraf olan bitene gittikçe daha fazla şüpheyle bakıyor.

Aşı karşıtları olarak yaftalanan, ahmak ve cahil muamelesi yapılan genişçe bir kesim var. COVİD-19 aşısı adı etrafında en küçük bir zan tekfir sebebi, şüphe patolojik bir arıza, itiraz ise terörizm gibi algılanabiliyor. Ekranlar aşı propagandacılarıyla dolup taşarken muhalif görüşlerin yok sayılması, başta Youtube olmak üzere soysal medya şirketlerinin de koronavirüs aşısıyla ilgili “komplo teorisi” barındıran içerikleri platformlarından kaldırması, egemen medyanın tahammülsüzlüğünün bariz bir nişanesi. Korona aşısı bir kült ve dil uzatmanın cezası ağır.

Tıbbî despotluğa hayır

Sadece bizde değil, gezegen ölçeğinde yükselen bir tavır var. Doğrusu bu, bir yönüyle genel manada aşıya karşı bir tavır. Nitekim son 10 yılda aşılanma oranı %77’den %67’ye gerilemiş durumda. Dünya Sağlık Örgütü, aşı reddinin artmasına karşı 2012 yılında Aşı Tereddüdü Grubu teşkil ederek duruma müdahalenin yollarını aramakta.

  • İlginçtir, yapılan anketlere göre aşıların güvenli olmadığına en çok inananlar Avrupalılar. Nüfusun %16’sı aşılara güvensiz. İngiltere’de her 11 kişiden biri. Fransa’da bu oran %33. Korona aşısı söz konusu olduğunda ise bu oranlar jet hızıyla yükseliyor. Fransızların %60’ı, Almanların %80’i. Ülkemizde ise bir araştırmaya göre %56 “Aşı yaptırmam!” diyor.

Korona âsileri hareketi

Sadece İngiltere’de sosyal medya üzerinde yapılan bir araştırmada ise aşı reddiyecilerinin 58 milyon takipçiye sahip olduğu söyleniyor. Büyük kitle gösterileri olarak kendini dışa vurmasa da sokaklara inmeye başlıyorlar. Hatta İsviçre’de adlı adınca “Korona âsileri” diye bir hareket bile peyda oldu. Londra’da, Berlin’de, Leipzig’de gittikçe kalabalıklaşan gruplar söylemlerini keskinleştiriyor. “Maske bağışıklığı zayıflatıyor”, “Özgürlüğe evet, korkuya hayır”, “Yeni normale hayır”, “Tıbbî despotluğa hayır” …

İdeolojik kimliklerine baktığımızda genellikle solu göremiyoruz ama solun “banal milliyetçilik” dediği unsurları bolca görüyoruz. Aşırı sağ bu cephede mevzilenmeye daha yatkın gözüküyor. Ülkemizde ise ekseriya bazı İslamcı çevreler ve garip biçimde onların azılı hasımları ulusalcılar öne çıkıyor.

“Bunları büyük resmi görme iddiasıyla kendini özel hissetme arayışında, kolay şöhret peşinde, istismarcı, kişililik bozukluğundan muzdarip tipler” olarak etiketlemek cidden kolaycılık. Nitekim eğitim seviyesinin yükselmesiyle aşı kararsızlığı arasında pozitif bir ilişkiden söz ediyor istatistikler. Bu insanların ortak bir özellikleri varsa o da titizlikleri ve kuşkuculukları.

‘Domuz gribi aşısı olmayı da düşünmüyorum’

Çoğunu aşı karşıtı olarak nitelemek dahi aslında bir aşırılık. Çoğu aşıya inanıyor. Gelgelelim Koronavirüs aşılarına gelince duraksıyorlar. Duraksıyorlar çünkü bekleyip sonuçları görmek istiyorlar. Burada bir karşıtlıktan çok güvensizlik söz konusu.

Çoğunu aşı karşıtı olarak nitelemek dahi aslında bir aşırılık. Çoğu aşıya inanıyor. Gelgelelim Koronavirüs aşılarına gelince duraksıyorlar.
Çoğunu aşı karşıtı olarak nitelemek dahi aslında bir aşırılık. Çoğu aşıya inanıyor. Gelgelelim Koronavirüs aşılarına gelince duraksıyorlar.

Ekran gediklileri arasında bile kendini tutamayıp şüphe izhar edenler eksik olmuyorken bu insanlar kınanabilir mi? “Uzun vadeli sonuçlarını görmeden aşıyı yaptırmam!” diyen mikrobiyoloji uzmanları varken kitlelerin gönüllü kobay olmakta ayak sürümeleri yargılanabilir mi? “Aşı genetik bir materyalle hücrenize komut veriyor” cümlesindeki gen ve komut kelimesini duyan birinin tedirginliği yadırganabilir mi?

  • Bu yazıyı okuyan herkes, kanserojen etkisi veya zararlarından ötürü yasaklanarak piyasadan toplatılan ilaç haberlerine illaki denk gelmiştir. Sıradan ilaçlar için bile gösterilen teenni, korona aşıları için nasıl oluyor da bir cürüm gibi algılanıyor? Bileşimi ve etkileri meçhul nesneye dair şüpheler, ölümü gösterip aşıya razı etme stratejilerine rağmen dirençle karşılaşıyor. Diyanet’i göreve çağırmaları boşuna değil.

Reisicumhur Erdoğan’ın, domuz gribinin ortalığı kasıp kavurduğu zamanlarda “Bu konuda sağlık bakanımla aynı düşünmüyorum, domuz gribi aşısı olmayı da düşünmüyorum” dediğini de hatırlıyor olsa gerektir okur. Şu anki aşı direncinin temelde bundan bir farkı yok. Bilakis devreye giren şaibeli hususlar son salgında çok daha ileri boyutlarda.

İşin içine bir de Çin girince

Aşılar 3 fazda denenir ve onay alır. Faz 3’ün 5 yıl gibi bir süreye ihtiyacı vardır. Sağlık Bakanı Koca, aşı adayları içinde faz 3 dönemini bitirmiş aşı bulunmadığını söyledi. Aşının orta-uzun vadeli etkileri ortaya çıktığında her şey için geç olabilir. Aceleye getirildiği aşikâr olan aşılar için kanunî dokunulmazlıkların da sağlanmış olması ilaç firmalarını rahatlatabilir ama bunun kitleler için iyi bir haber olduğu söylenemez.

Niye bu telaş?

Tamam, piyasaya erken girip parsayı toplamak istiyorlar da, aşı arayıcılarının hepsinin bir anda bulmasına ne demeli? Aralık ayını mı bekliyorlardı, ne oldu ki? Ölümcüllüğü git gide azalan salgın sürü bağışıklığına gidiyor olduğundan mı bu acelecilik? Yoksa hastalık sahiden seneler evvelden biliniyordu ve aşısı da hazırlanmıştı da devletlerin kasasını boşaltmak için küresel bir tiyatroda son perdeye mi gelmiş bulunuyoruz?

Aralık ayını mı bekliyorlardı, ne oldu ki? Ölümcüllüğü git gide azalan salgın sürü bağışıklığına gidiyor olduğundan mı bu acelecilik?
Aralık ayını mı bekliyorlardı, ne oldu ki? Ölümcüllüğü git gide azalan salgın sürü bağışıklığına gidiyor olduğundan mı bu acelecilik?

Korku pompalanarak tıp kilisesine tecdid-i iman umulsa da kitleler nezdinde yayılan şey güvensizlik. Testlerde güvensizlik, tedavide, tedavülde dolaşan haberlerde, her şeyde. İşin içine hele bir de Çin girince kimden güven beklenebilir? Aylarca yalan söyleyip dünyayı aldatmadılar mı? Bize sattıkları test kitleri arızalı çıkmamış mıydı? Türkiye’nin bir çırpıda 50 milyon sipariş verdiği Sinovac şirketinin rüşvet vererek onay aldığı haberleri ayyuka çıkmamış mıydı?

Küresel sahtekârlık

İlaç endüstrisinin masumiyetini iddia edecek kimsecikler yoktur ve firmalar bu sefer voliyi vurmaya cidden çok yakınlar. AB, BioNTech ve Pfizer firmalarıyla anlaştı; 300 milyon doza 4.65 milyar Euro. 8 milyar doz kaç para eder acaba? BioNTech’in CEO’su Uğur Şahin, şimdiden 5.12 milyar $ servetiyle en zengin Türk(!) oldu. Bu dev bütçelerle mahzurlu gerçekler karşı karşıya geldiğinde gerçeklerin şansı var mı? GDO’lu gıdaların yol açtığı kronik marazlara senelerdir göz yuman devletlûlar mı bizi aşıda dönen dolaplardan koruyacak? Yurtdışında baronların aşı seminerlerine katılan, hesaplarına yüksek ödenekler yatan doktorlar mı?

  • Yıllar var ki âşinâ olduğumuz griplere karşı geliştirilmiş aşıların koruyuculuğu %35 iken nevzuhur koronanın aşılarının %95 olduğuna yemin billah ediyorlar ama daha konuşma bitmeden koruyuculuğunun 5-6 ay sürebileceğini eklemeyi de ihmal etmiyorlar. 6 ayda bir aşı; sıfır zararı olsa bile bunun maliyeti kimin cebinden çıkacak? Devletin malı deniz mi?

Öte yandan hiçbir başkanın koltuğundan edemediği Beyaz Saray Sağlık Danışmanı Dr. Fauci, aşının yalnızca belirtileri önleyebileceğini, virüsü engellemeyi beceremeyeceğini söylüyor. Bizdeki bir Bilim Kurulu üyesi ise “Aşı olan kişi hastalanmayacak ama virüs yaymaya devam edebilecek” diyebiliyor. Şu hâlde sağlık bakanının “Yakında maske hayatımızdan çıkacak” müjdesi ne mânâya geliyor?

Ya virüs mutasyona uğrarsa, ki uğrayacak deniyor, bu aşılar ne işe yarayacak o zaman? Dr. Stefano Montanari’ye bakılırsa, antikor oluşturmayan koronavirüse karşı aşı teknik olarak imkânsız ve bu yüzden yaşanmakta olan şey “küresel sahtekârlık”.

Aşılar korumuyorsa

Hâl böyleyken ne idüğü belirsiz, kerameti kendinden menkul ürünleri insanlara zorla dayatmak da neyin nesi? Aşılarınız koruyorsa ne güzel korunmuş olursunuz, aşı yaptırmayan insanlardan size ne? Yok, aşılar korumuyorsa, siz niye olasınız, biz niye olalım, değil mi ya?

Sağlık Bakanı Koca, “Bu konuyu Bilim Kurulu'nda ele aldık. Vardığımız sonuç şu oldu: Mecburiyet olmasın ama vatandaşımızı ikna edelim” dedi. İkna, görünen o ki, maske zorlamasındaki gibi kaşla göz arası aşı zorlamasına dönüşecek. Bakan, “50 milyon kişi aşılanacak” müjdesini verirken, tüm ülkenin aşılanacağını söylemiş oluyor. Nüfusun yaklaşık 23 milyonu çocuk, çocuklar aşılanmayacağına göre hemen herkes aşıdan nasibini alacak. Soru şu: Zorunlu değilse nasıl?

Bilim Kurulu üyeleri, ipleri ele almış olmanın gururu içinde, “HES kodu gibi bir uygulama yapılarak aşı olmayan kişilerin kalabalık alanlara, toplu taşıma kullanmalarına, bu gibi toplum içindeki tüm alanlara girmesi engellenebilir” diye buyruklar verebiliyor.

Sağlık Bakanı Koca, “Bu konuyu Bilim Kurulu'nda ele aldık. Vardığımız sonuç şu oldu: Mecburiyet olmasın ama vatandaşımızı ikna edelim” dedi.
Sağlık Bakanı Koca, “Bu konuyu Bilim Kurulu'nda ele aldık. Vardığımız sonuç şu oldu: Mecburiyet olmasın ama vatandaşımızı ikna edelim” dedi.

CHP’li bir vekil, meclise şu yasa teklifini sunabiliyor:“ Teklif ile bireylerin bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanması noktasında kendilerinin ya da ebeveynlerinin rızasının aranmayarak aşılamanın zorunlu hale getirilmesi ve bu duruma riayet etmeyenler hakkında cezaî hükümler getirilmesi amaçlanmaktadır.”

Hâlbuki anayasanın askıya alınmasından başka bir şey değil bu. Anayasanın 17. maddesinin ikinci fıkrasına göre "Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı hâller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tabi tutulamaz." Korona nasıl bir kudreti haiz ki anayasayı delip geçebiliyor? Bu nasıl bir emrivaki?

Aşılanmayanlar oyundan çıkarılıyor

Gelgelelim bu dayatma tavrı sadece ülkemizin bir garabeti değil. New York Eyalet Barosu, “dini, felsefi veya kişisel nedenlerle buna itiraz etse bile, bir aşı mevcut olduğunda tüm New Yorklular için COVID-19 aşısı yaptırmayı zorunlu kılmayı düşünmeye çağıran” bir kararı kabul etmiş bulunuyor. Finlandiya Başbakanı Sanna Marin de 2021 yılında insanların seyahat edebilmeleri için aşı kartı uygulamasına geçilmesi önerisinde bulundu. Aşılanmayanlar oyundan çıkarılıyor. Bu dünyada onlara yer yok. Dilerlerse Elon Musk’ın Mars’ta koloni kurma projesine kobaylık edebilirler.

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dediler, bir tek bu doğru çıktı. Faşizmin en bilimsel, en mutlakıyetçi, en ceberut modeli tüm dünyada yürürlüğe konuyor ve bunu dile getirmek delilik alâmeti sayılıyor. Ne diyordu George Orwel romanında, “Bak yoldaş, senin onsuz edemediğin kurdele, köleliğin simgesidir. Özgürlüğün kurdelelerden çok daha değerli olduğunu kafan almıyor mu?” Başka bir yerde de şöyle mi diyordu: “Eğer buna izin verilirse gerisi kendiliğinden gelir.”