Libya’da bir ateşkes mümkün mü?

Mesele, Türkiye ile Trablus hükümetinin kararlı duruşunu zamana yayarak gevşetmek ve bu arada kendileri için zaman kazanmak.
Mesele, Türkiye ile Trablus hükümetinin kararlı duruşunu zamana yayarak gevşetmek ve bu arada kendileri için zaman kazanmak.

Bıktık, usandık artık bu terâneden. Kimsenin derdi gerçekten masa değil. Mesele, Türkiye ile Trablus hükümetinin kararlı duruşunu zamana yayarak gevşetmek ve bu arada kendileri için zaman kazanmak. Hafter’i, Mismari’yi, cümle maşaları kenara koyup şu gerçeği bir mıh gibi aklımızda tutalım. Libya’da karşımızda duranlar gerçekten diş söktürebilselerdi çoktan Trablus hükümeti düşmüş, Libya’nın varlığı emperyalizme armağan olmuştu.

Emperyalizmin kimseyle uzlaşma diye bir derdi yoktur. Güce dayanarak gaspetmeye ayarlı bir zulüm çarkıdır. Bu çarkın merhameti de yoktur, mazlumların çığlıklarıyla duracağını sananlar yanılırlar. Tam aksine, her çığlık bu çarkı daha da hızlandırır. Çünkü emperyalizm çarkının yakıtı mazlumların çığlığıdır. Emperyalizm ne zaman uzlaşmacı bir görüntü sergiler? Çarkına çomak sokulduğu vakit. Fakat bu uzlaşma görüntüsü hiç samimi değildir. O yüzden zor bir pazarlık süreci başlar. Çoğu kez çarka çomak sokanlar bu işten zararlı çıkar. Eğer mücbir bir sebep yoksa emperyalizm ile masaya oturmak en başından hatadır. Çünkü Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olma ihtimali büyüktür.

Masayı devirenler yine masa istiyor

Bu girizgâha niçin mi gerek duyuldu? Libya’da sürekli masayı devirenler, her defasından masayı kendilerinin devirdiklerini görmezden gelip ısrarla yeniden masaya işaret ediyorlar da ondan.

Taraflar yakın zamanda muhtemel bir operasyon ihtimaliyle Sirte ve Cufra üzerine harıl harıl yığınak yapıyorken, 21 Ağustos günü kimsenin beklemediği bir ateşkes ilanı yapıldı. Uluslararası tanınırlığa sahip, Türkiye’nin de desteklediği Milli Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz es Serrac ile Hafter çetelerinin yancısı Tobruk Temsilciler Meclisi başkanı Akile Salih peşpeşe açıklamalar yapıp dünyayı şaşırttılar. Toz duman dağılınca ortaya şöyle bir ateşkes metni çıktı.

  • ● Sirte ve Cufra şehirlerinin silahsızlandırılması. Bu şehirlerde güvenliğin taraflarca kurulacak ortak polis gücüyle sağlanması.
  • ● Aylardır yapılamayan petrol üretiminin yeniden başlatılması ve gelirlerin tarafsız bir hesapta tutulması.
  • ● Nihai amaç olan tam bağımsızlığın sağlanması için yabancı güçler ve paralı savaşçıların ülkeden çıkarılması.
  • ● 2021 yılının Mart ayında cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin gerçekleştirilmesi.

Bu arada sadece Akile Salih'in sözünü ettiği bir de teklif mevcut. Buna göre Trablus ve Tobruk devreden çıkacak ve yeni Başkanlık Konseyi ile diğer devlet kurumları Sirte'ye taşınacak. Yani bu durumda yeni başkent Sirte olacak. Serrac’ın bu teklife sıcak bakmadığı, tek kelimeyle dahi bahis geçmiyor oluşundan rahatlıkla anlaşılabilir.

Berlin'de gövde gösterisi yapılmıştı

Libya’da defalarca denendiği için artık net olarak biliniyor. Masaya oturmak işin en kolay tarafı. Mesele, masadan kalktığında atılan imzaya sahip çıkmak. Peki, Hafter cenahı bugüne dek attığı hangi imzaya sahip çıktı?

Bundan bir önceki ateşkesin tarihi o kadar eski değil, Ocak 2020. Ateşkesin şerefine Almanya’nın başkenti Berlin’de bir hatıra fotoğrafı çekilmişti. Kimler yoktu ki fotoğraf karesinde? Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Çin Komünist Partisi Politbüro üyesi Yang Cieçı ve BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’ye kadar herkes…

  • Serrac-Salih ikilisinin duyurduğu şimdiki ateşkes nerde, Berlin’de gövde gösterisi yapılarak dünya liderlerinin buluştuğu ateşkes nerede? Peki, bu gövde gösterisinden sonra ne olmuştu, hatırlayan var mı?

Hiç lafı dolandırmadan Berlin’deki fotoğraf karesinin son isminden, BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’nin dilinden verelim gerçek hikâyeyi.

Gassan Selame, bilindiği üzere 2 Mart’ta istifasını sundu. Gerekçe olarak ne demişti?

'Sağlığım artık bu stresi daha fazla kaldıramıyor.”

İşin aslı bu muydu peki?

Tam dört aylık suskunluktan sonra İsviçre’nin Cenevre kentindeki İnsânî Diyalog Merkezi’nin ‘Arabulucu Stüdyosu’ isimli podcast programına konuşan Selame, bakın neler söyledi?

BM Güvenlik Konseyi Hafter'in yanında

Berlin Konferansının hemen ertesi günü masamda Güvenlik Konseyi üye ülkeleri tarafından Libya’ya gönderilen silahların, paralı askerlerin ve uçakların fotoğrafları duruyordu.

Berlin’de BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi de mevcuttu. Putin, Macron, Johnson, Pompeo ve Cieçı oradaydılar.

Serrac-Salih ikilisinin duyurduğu şimdiki ateşkes nerde, Berlin’de gövde gösterisi yapılarak dünya liderlerinin buluştuğu ateşkes nerede?
Serrac-Salih ikilisinin duyurduğu şimdiki ateşkes nerde, Berlin’de gövde gösterisi yapılarak dünya liderlerinin buluştuğu ateşkes nerede?

Daha neler söyledi Selame:

“Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından arkadan bıçaklanıyorsunuz. Çünkü Hafter'in Trablus'a saldırdığı gün Libyalılar niçin onu durdurmadığınızı söyleyip sizi eleştiriyor ama adamın arkasında Güvenlik Konseyi’nin desteği var. Güvenlik Konseyi üyeleri konferansın düzenlenmesini istemediler. Bir yıl boyunca uğraştığımız barış girişimleri sona erdi. Liderlerin vicdanları yok. İnsanların canını kurtarabilirlerdi. Bu önemli ülkelerin liderleri Libyalıların kanı pahasına, halkın geleceği ile oynadılar. Hafter’i destekleyen ülkelerin ikiyüzlülüğü Libya’da 14 ay kan akmasına neden oldu.”

Gadames'i unutmadık

Selame’nin bahsettiği “14 ay Libyalı kanının akması” meselesini es geçmeyelim. Çünkü Berlin’den bir önceki ateşkes anlaşması için gözler Gadames’te yapılacak organizasyona dikilmişti. ‘Çölün incisi’ olarak bilinen tarihi Berberi şehri, silahların susması için atılacak önemli bir adıma öncülük yapacaktı, adeta gün sayıyordu. 14-16 Nisan tarihlerinde yapılacak Millî Diyalog Konferansı için BM Genel Sekreteri Guterres Libya’ya gelmiş, hazırlıkları yerinde denetliyordu.

Konferansta başarı sağlanırsa parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için tarih belirlenecekti. Seçimler sonrası oluşacak siyasi yapı ile geçiş süreci tamamlanacak, Libya’daki iç savaş nihayet sona erecekti. Herkesin umudu bu yöndeydi.

Ama beklendiği gibi olmadı. Öyle bir kalleşlik yapıldı ki BM Genel Sekreteri Guterres de, Libya Özel Temsilcisi Selame de, bütün Libya halkı gibi sadece bakakaldı.

BM Güvenlik Konseyi’nin desteğini ardına alan Hafter, 2 buçuk milyon nüfuslu başkentin suyunu bile kesti.
BM Güvenlik Konseyi’nin desteğini ardına alan Hafter, 2 buçuk milyon nüfuslu başkentin suyunu bile kesti.

Herkes Libya artık huzura kavuşacak diye beklerken, Güvenlik Konseyi üyeleri çeteci Hafter'e yeşil ışık yakmış, o da soluğu binlerce askeriyle Trablus önlerinde almıştı. Şok bir saldırıydı bu. Üstelik BM Genel Sekreteri Trablus’tayken hem de...

Fakat işler, hiç de onların istediği gibi gitmedi. Hafter çetesi 14 ay boyunca uğraşsa da Trablus'u ele geçiremedi. Tam umutların tükendiği anda Türkiye Trablus’un imdadına yetişti ve bütün oyunları bozdu. Olan masum halka oldu. Kuşatma nedeniyle yüzlerce sivil can verirken 150 bin kişi daha güvenilir bölgelere çekilerek evlerini terk etti. 900 bin kişi de insânî yardıma muhtaç hale geldi. BM Güvenlik Konseyi’nin desteğini ardına alan Hafter, 2 buçuk milyon nüfuslu başkentin suyunu bile kesti.

Hep aynı terane

27 Ağustos günü ajanslara bir haber düştü. Trablus Milli Mutabakat Hükümeti ordusuna bağlı Sirte ve Cufra Ortak Operasyon Dairesi Sözcüsü General Abdulhadi Dırah, "İsyancı düşman güçleri bu gece ateşkesi ihlal ederek ordu birliklerimizin bulunduğu bölgelere 12'den fazla Grad füzesi ateşledi" şeklinde bir açıklama yaptı. Evet, Hafter her zamanki gibi rahat durmamış, yine yapacağını yapmıştı. İşin buraya varacağı en başından belliydi. Zaten 21 Ağustos’da ateşkes açıklamasını yapan Hafter’in Tobruk’taki sözcüsü Mismari, sadece iki gün sonra bu ateşkesin bir göz boyamadan ibaret olduğunu söylememiş miydi?

Bıktık, usandık artık bu terâneden. Kimsenin derdi gerçekten masa değil. Mesele, Türkiye ile Trablus hükümetinin kararlı duruşunu zamana yayarak gevşetmek ve bu arada kendileri için zaman kazanmak. Hafter’i, Mismari’yi, cümle maşaları kenara koyup şu gerçeği bir mıh gibi aklımızda tutalım. Libya’da karşımızda duranlar gerçekten diş söktürebilselerdi çoktan Trablus hükümeti düşmüş, Libya’nın varlığı emperyalizme armağan olmuştu.

En başta söylediğimiz gibi:

“Emperyalizmin kimseyle uzlaşma diye bir derdi yoktur. Ne zaman uzlaşmacı bir görüntü sergiler? Çarkına çomak sokulduğu vakit. Fakat bu uzlaşma görüntüsü hiç samimi değildir. Eğer mücbir bir sebep yoksa emperyalizm ile masaya oturmak en başından hatadır. Çünkü Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olma ihtimali büyüktür.”