Kabalacı vampir Yahudilerin icraatı: İğneli Fıçı

 İğneli Fıçı
İğneli Fıçı

Kan içme konusunu şimdiye dek en iyi açıklamış kaynaklardan biri, 1803’te Moldavya’lı rahip Neophite’in yazdığı kitaptır. Bir hahamın oğlu olan Neophite, Yahudilikten çıktıktan sonra Hristiyanlığı kabul edip rahip olmuştur. Babasının inancındaki bütün kanla ilgili ayinleri açıklamıştır. Bazı Yahudi tarikatlarının, insan kanı kullandıklarında Yehova katında daha “üstün” olduklarına inandıklarını anlatmıştır.

Sultan Üçüncü Ahmet Han’a takdim edilen bir dilekçe ile ilgili belgede “İstanbul’da Ayvansaray kapısı içinde üç Yahudi, Aliağa isminde birisinin küçük yaştaki çocuğu Ahmed’i yakalayıp Yahudihane’ye götürdükleri görülmüştür. Bunu gören iki Müslüman, Yahudihaneye zorla girerek, çocuğu kurtarmış ve keyfiyeti alâkalılara bildirmişlerdir.

Bunun üzerine, Yahudihane’de bulunan cemaat başı ile hahamlar yakalanıp, Eyüp kadısının huzuruna çıkarılmışlardır. Yapılan tahkikat sonunda çocuğu kaçıran üç Yahudi’nin idamlarına, dört hahamla cemaat kâhyasının Sakız Adası’na, suçları hafif görülen yedi Yahudi’nin de İzmit’e sürülmelerine karar verilmiştir” deniliyor.

Arz tezkeresinin baş taraflarında, Sultan Üçüncü Ahmed Han’ın, “Sevab-ı azîmdir mûcibince amel oluna / Büyük sevaptır, gereği yapılsın” hattı bulunuyor.

İğneli Fıçı, Yahudilerin kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukların kanlarını almak için kullandıkları araçlardan biridir. Kaçırılan çocuk, içi iğnelerle kaplı olarak tasarlanmış özel fıçıya atılır.
İğneli Fıçı, Yahudilerin kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukların kanlarını almak için kullandıkları araçlardan biridir. Kaçırılan çocuk, içi iğnelerle kaplı olarak tasarlanmış özel fıçıya atılır.

Bu hadiseden sonra da Yahudilerin tekrar bu hareketlerine devam ettikleri görülür. Yine bunların bu fiillerine devam ettiklerini ispat eden başka bir arz tezkeresi de şöyledir:

“Tophane Yenimahalle’de oturan Yeniçeri efradından manav Mustafa Beşe’nin beş altı yaşlarındaki oğlu Süleyman’ı, Hasköylü Arslan adındaki Yahudi, perşembe günü akşam namazına yarım saat kala Cihangir Çeşmesi civarından ayartıp, başına Yahudi serpuşu geçirerek kendi evine götürürken, Lüleci çırağı Abdullah ve Ali, bu Yahudi’nin ara sıra manav Mustafa Beşe’nin dükkânından alışveriş ettiği sırada çocuğa bazı oyuncaklar verdiğini, çocuk Süleyman da Tophane’de akarsu başında oynarken, Yahudi’nin kendisine dört para akçe ve bir iplik oyuncak verip:

- Sana daha başka şeyler vereceğim, diyerek başına bir Yahudi şapkası, üzerine de bir yazma geçirdiği sırada ağlamaya başladığını, “Ağlama, öldürürüm seni!” diye korkuttuğunu, o esnada Lüleci çırağı Abdullah ve bozacı Ali’nin kendisini kurtardıklarını ifade etmiştir.

Küçük Süleyman’ın annesi de kendisinin Cihangir’de misafirlikte iken oğlu Süleyman’ın, babasının dükkânı civarında başına bu işin geldiğini, bu Yahudi’nin mahalle aralarında çerçilik yapan bir adam olduğunu söylemişti.

Sadrazam:

“İşbu takrir, manzur-ı humâyunları buyrulduktan sonra, semâhatlü efendi dâilerine irsal olunmasına irâde-i aliye-i mülûkâneleri buyurulursa, emr-ü ferman efendimizindir” yani Padişahımız! Bu kararı gördükten sonra gönderirseniz, emriniz gereği gereken yapılacaktır” yazısıyla, padişaha arz etmişti.

Sol üst köşesinde:

“Müftü efendiden fetvâ ile müracaat geldiğinde, bu kâğıt irsal oluna (gönderilsin)” diye padişahın hattı vardır. (Yani padişah, gereği için bu kâğıdın gerekli yere gönderilmesini emretmiş.) İlk arz tezkeresinde: “Yahudi taifesinin Yahudilerin evlâd-i müslimîne Müslüman çocuklarına her zaman bu şekilde hıyânet kasdında oldukları hainlik yapmak istedikleri bilinmekle ve şahit olunmakla birlikte...” ibâresi vardır ki, Yahudilerin bu fiil-i şenî’i (bu kötü işi) defalarca icrâ etmek istedikleri sabit olmuştur.”

Hayat Tarih Mecmuasının 1974 tarihli 5. sayısında yer alan bu bilgi ve belgeler ve “Cevat Rifat Atilhan merhumun “İğneli Fıçı” adlı meşhur eserinde naklettikleri Yahudilerin tarih boyunca ve hatta günümüzde bu melun cinayetler zincirini sürdürdüklerini gösteriyor.

Son 3-4 bin yıldır dünyanın her yerinden çocukları kaçırıp kanını içen bu melun tayfa, kandan beslenen insanlık düşmanlarıdır. Girdikleri hiçbir memlekette huzur bırakmamakla da şöhret bulmuşlardır. Özellikle son asra değin bunlar hakkında yazılmış eski Batılı ve Doğulu kaynakların hangisini açsanız benzer alçaklıkların nakledildiğini görürsünüz.

Bazı saf Müslümanların Allah’ın Hz Musa’ya indirdiği Tevrat sandığı ve bunların Tora dediği kitabın gerçek Tevrat’la hiçbir alâkası yoktur. Bu sözde kitap Hahamlar ve şeytanın ortak eseridir. Bu kitaptakileri okuyup inanan birinin insan kalması zaten mümkün de değildir. Bunlar inanmanın ötesine geçerek buradaki şeytânî emirleri dünyanın dört bir tarafında icra etmeye devam ediyorlar.

Toraları ne diyor?

“Sizler babanız olan İblistensiniz ve onun ihtiraslarını yerine getirmek istiyorsunuz…” (Yuhanna 8: 44)

"İşte benden ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın." (Mezmurlar 2/8-9)

"Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için hazırla." (Yeremya 12/3)

"Et yiyin ve kan için yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz, sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz." (Hezekiel 39/18-19)

"Şimdi git, onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme; erkekten kadına, çocuktan emzikte olana kadar hepsini öldür." (1. Samuel 15/3)

“Şimdi git, onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme; erkekten kadına, çocuktan emzikte olana kadar hepsini öldür.” (1. Samuel 15/3)
“Şimdi git, onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme; erkekten kadına, çocuktan emzikte olana kadar hepsini öldür.” (1. Samuel 15/3)

Bu rezil cümlelere inanan biri normal olabilir mi? Peki, buna inanların iblisin oyuncağı olmadığını söyleyebilir miyiz? Bu hipnoz edilişle yapmayacakları bir şey konusu olabilir mi? Bu sapık inanca bir de Kabala büyücülüğünü eklediğinizde ortada ne merhamet ne vicdan ne de insan kalır.

Sahi bu cümleler Yahudiler değil de başka birinin kitabında yer alsaydı neler yaşanırdı, ne tür saldırılar yapılırdı? Peki, bu sapkınlıkların müsebbibi olan cümlelere karşı insanlık neden sessiz?

Onlara göre İsrailoğullarından olmayan herkes goyimdir. Goyimlerin malı, canı, kanı, ırzı, namusu kısacası her şeyi bunlara helâldir. Bütün çocuklarının beyinlerini bu inançla yıkarlar. İçlerinde şu veya bu şekilde insan kalmayı başarmışların varlığı, bu kavmin çoğunluğunun insanlığa ihanetlerini gözardı ettiremez. Onlara göre herkes Yahudi’nin kölesidir ve goyimlere dilediğini yapabilir. Bu durumda bir goyim çocuğunun iğneli fıçıya atılıp işkence altında öldürülmesi ve kanının içilmesinden daha tabii ne olabilir?

Hz Musa başta olmak üzere onlara gelen tüm peygamberlere ihanet eden, çoğunu öldüren bir kavmin bizim veya başkalarının çocuklarına merhamet etmesi nasıl beklenebilir? Bırakınız iğneli fıçı alçaklığını, Gazze’de bütün insanlığın gözünün içine baka baka yapılanlar bunları anlamak için yetmez mi?

Ehli bilir ki bunların ne Musa (a.s.) ne Harun (a.s.) ne Yakup (a.s.) ne Süleyman (a.s.) ne Davud (a.s.) ne İshak (a.s.) ne Zekeriyya (a.s.) ne Yahya (a.s.) ne de başka bir peygamberle uzaktan yakından âlâkaları vardır. Bunların ilahı da Yehova’sı da rehberi de iblistir. Aslında satanisttirler ve dünyayı da iblis ile irtibatlı liderler üzerinden yönetmeye çalıştıkları ortada.

  • İğneli fıçı da ne ola?
  • 14 Nisanda başlayan ve 7-8 gün süren Pesah (hamursuz) Bayramı, İsrailoğullarının Firavun köleliğinden kurtulup, sözde vadedilmiş topraklara göç etmesini temsil eden bir bayram.
  • Yahudiliği özetleyecek en mühim kelimeler ise ezoterizm, okültizm ve büyücülük dolayısıyla kabaladır. Kabala, şeytânî bir öğreti ve eylem bütünüdür. Cinayet, kan içme ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarma vahşetinin temel sebebi de budur ve bunlar bütün yaptıklarını ibadet olarak görmektedir. Elbette bu ibadet Allah’a değil, asıl iman ettikleri ve ataları olarak gördükleri şeytanadır.
  • İşte bu hamursuz bayramında Yahudi olmayan bir çocuğun kanı iğneli fıçı dâhil çeşitli vahşi yöntemlerle alınır, çekilir ve içilir. Günümüzde bunun videoları bile vardır ki insan olanın kaldırabileceği bir şey değildir.
  • Peki, bu kanı ne yaparlar? Pek çok kaynak bununla ekmek yaptıklarını, içtiklerini, banyo yaptıklarını, alın ve yüzlerine sürdüklerini aktarıyor.
  • Muhtelif yazı ve eserler bu hususu şu cümlelerle anlatıyor: “İğneli Fıçı, Yahudilerin kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukların kanlarını almak için kullandıkları araçlardan biridir. Kaçırılan çocuk, içi iğnelerle kaplı olarak tasarlanmış özel fıçıya atılır. Çocuğu fıçının içine canlı canlı kapatan hahamlar, ardından fıçıyı dakikalarca yuvarlarlar. Daha sonra fıçının dibinde bulunan musluk açılır ve toplanan taze çocuk kanı ayinlerde kullanılmak ya da Mayasız Bayramında yenilen mayasız ekmeklere karıştırılmak üzere alınır.
  • Yahudilikte, insan kanının ikinci bir kullanım yeri ise Pessah (mayasız) bayramları olmuştur. Pessah bayramında bir hafta boyunca mayasız ekmek yapılır ve yenir. Yahudilerin bazı kollarına göre bu ekmeklerin en makbul olanları ise içine goyim kanı katılanlardır. Bazı tarihçilerin bildirdiklerine göre, Pessah bayramları, Avrupa’da her yıl küçük çocukların kaybolduğu dehşet dönemleri olmuştur.
  • Kan içme konusunu şimdiye dek en iyi açıklamış kaynaklardan biri, 1803’te Moldavya’lı rahip Neophite’in yazdığı kitaptır. Bir hahamın oğlu olan Neophite, Yahudilikten çıktıktan sonra Hristiyanlığı kabul edip rahip olmuştur. Babasının inancındaki bütün kanla ilgili ayinleri açıklamıştır. Bazı Yahudi tarikatlarının, insan kanı kullandıklarında Yehova katında daha “üstün” olduklarına inandıklarını anlatmıştır.
  • İşte Yahudilerin bulundukları ülkelerden sürülmelerinin nedenlerinden birisi de bu sapık adettir. Özellikle İspanya’da kan içme olayları defalarca gündeme gelmiş, bu olaylar halk arasında büyük huzursuzluk meydana getirmiştir. Sayısız çocuk kaybolmuş, cesetlerin bir kısmı tamamen kanı çekilmiş bir durumda bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğuna geldikten sonra da Yahudilerin bazı kolları, bu sapık adetlerine devam ettiler.”
  • Yukarıda yapılan iktibasta da görüldüğü üzere Osmanlı arşivlerinde bununla ilgili sayısız örnek vardır. Bunlardan bazıları 1715’de Amasya’da, 1840’ta Şam’da ve Rodos’ta, 1633-1843 ve 1866’da İstanbul’da, 1863-1868 ve 1870’te İzmir’de kayda geçirilmiştir. Söz konusu davalarda fail Yahudiler yargılanıp idam edilmişlerdir
  • Eski milletvekili Yahudi tarihçi Avram Galante, “Histoire Des Juifs de Turquie” isimli kitabında bu konuda yaşanmış bazı hâdiseleri nakleder. Yahudi bir yazarın bile naklettiği bu vahşet karşısındaki suskunluğu anlamak imkânsız.
  • Amerika ve Moskova’da bulunan Sinagog tünelleri içinde olup bitenle, Epstein adasında yaşananla, iğneli fıçı alçaklığı arasında pek bir fark yok.
  • Şeytana tapan bu Batılı kafanın kan içme sevdası sürdüğü müddetçe insanlığın rahat etmesi güç. Bu alçaklıkların ifşası için var gücümüzle çalışmamız gerekiyor.