İsrail sadece Filistin’i mi işgal etti?

İsrail sadece Filistin’i mi işgal etti?
İsrail sadece Filistin’i mi işgal etti?

Anaokulundan ilkokuluna, lisesinden üniversitesine başkalarının mihenk taşlarını kullandığımızdan yekvücut olamıyoruz. İsrail’i boykot edemedik yekvücut olup. Hani yüzde 99’u Müslüman idi bu ülkenin. Şimdi biz uzaktan bakıp Filistin işgal edildi diyoruz. İşgal sadece fiili değil. İşgal zihni işgal. Sadece biz körüz.

İsrail fiilen Filistin’i işgal etti. İşgal birdenbire Hamas’a celâllendiği için gerçekleşmedi. İşgal edeceği toprakları, dünyayı yavaş yavaş bu işgale hazırladı. İnsanlar zihnen işgal edilerek, fiili işgale zemin hazırlandı.

Üniversiteler araştırma yaparlar ve yaptıkları araştırmalarla teknik veya sosyolojik olarak topluma katkı sağlarlar ve toplumun gelişmesine yardımcı olurlar. Uluslararası alanda yapılan bu çalışmalar doğrultusunda üniversiteler sıralamaya sokulurlar. Bazen haberlerde görürüz ilk yüze giren üniversiteler ya da ilk beş yüze giren üniversiteler gibi…

Bu sistemi kim kurdu?

Bu sıralamalar, üniversitede çalışmalar yapan hocalarımızın yayınlarına, yayınlara yapılan atıflara göre belirlenir. Yapılan yayınların hangi alanda nasıl yapılması gerektiğini belirleyen bir güç var tabi. Dolayısı ile o güç sizin yayınınızın yayınlanmasını arzu etmiyorsa yayın yapamazsınız. Yayın yapamadığınıza göre atıf da alamazsınız. Mesela Osmanlı Türkçesi çalışan bir akademisyen yayın yapmak istiyorsa Osmanlı Türkçesi çalışmalarını İngilizceye çevirmek zorunda. Çünkü akademik dil İngilizce.

Neden?

Sistemi kim, niçin bu şekilde kurmuş?

Teknik bölümler niteliği itibariyle daha özeller ve bilginin üstüne bazı veriler ilave edilerek geliştirilebiliyor. Orada da usulsüzlükler yok mu? Elbette mevcut. Mesela tıp alanında kovid zamanında yaşadıklarımız. Aşı aleyhine yazıların yayınlanmaması, sosyal medya hesaplarının kapatılması gibi...

Sosyal bilimlerde durum maalesef daha kötü. Çünkü zihniniz işgal edildiği zaman işgalcinin zihniyle hareket etmeye başlarsınız. Sosyal bilimlerde araştırma yapan hocalarımız toplumu incelerler. Toplumun ihtiyaçlarını, zaaflarını, güçlü oldukları yanlarını, öğrenme tekniklerini, inançlarını ve benzeri durumları araştırırlar ve tespitlerini yayınlarlar. Aslında yaptığımız şey kabaca istihbarat toplamak ve topladığımız istihbaratı yayınlamaktır.

Tercümana ihtiyaçları yok

Sistemi kuranların tercümana bile ihtiyacı yok bir toplumu tanımak için. Çünkü yayın yapmak isteyen hoca yayınını İngilizceye çevirmek zorunda. Siz bilgiyi kendi ellerinizle ilgilisine ulaştırıyorsunuz. O da almış olduğu bilgi ile toplumlar üzerinde istediği gibi oyun kurup istediği gibi yönetebiliyor.

Yayın yapmak için hazırladığınız bir makaleyi beğenen yurtdışı yayın kuruluşları sizinle iletişime geçiyor ve “Yayınınızı çok beğendik. Yayınlatmak isterseniz buna hazırız. Fakat 3.000-4.000-$ ücret ödemeniz gerek” diyorlar. Yani yaptığınız çalışmanın yayınlanması için sizin 90.000-120.000-TL ödeme yapmanız gerekiyor. Hangi akademisyen sizce bu ödemeyi gerçekleştirebilir.

Üstüne de para alıyorlar

Gerçekleştiremedikleri için grup halinde çalışma yapıyorlar. Pakistan, Hindistan gibi ülkelerde bir yayın için 20-30 kişi biraraya geliyor. Kısaca istihbarat personeli yetiştirip bilgi almak istediği ülkeye, personel gönderip para harcamak yerine, üst akıl istihbarat istediği ülkenin araştırmacılarından bilgiyi bedava aldığı yetmiyor gibi bir de üstüne para kazanıyor.

Akademisyen olarak yayın yaptık, yayınımız uluslararası alanda atıf aldı, bağlı bulunduğumuz üniversite dereceye girdi. Bunların hepsi insanı heyecanlandırıyor, gururlandırıyor fakat kime, neye, nasıl hizmet ettiğine dair bilgimiz var mı?

Kapıları açmak doğru mu?

Üniversitenin rektörü üniversitenin kapılarını açıyor, herkes üniversiteye girebilir, parmaklıklar arkasında üniversite olamayacağını söylüyor. Benim 18-20 yaşında üniversiteye gönderdiğim kızımı veya oğlumu dışarıdan gelecek zihni tehlikelere karşı muhafaza edebilecek mi rektörlük makamından? Dışarıdan PKK’lısı, sapığı benim çocuğumla muhatap olmayacak mı? Ya da buna nasıl engel olunacak?

Çocuklarımıza üniversiteye gelene kadar âdil olanın, ahlâkî olanın, doğru olanın öğretildiği eğitim kurumlarının mevcut olması gerekmekte. Çocuk karşılaştığı vakalara karşı elindeki mihenk taşlarına göre davranış belirlemeli. Anaokulundan ilkokuluna, lisesinden üniversitesine başkalarının mihenk taşlarını kullandığımızdan yekvücut olamıyoruz. İsrail’i boykot edemedik yekvücut olup. Hani yüzde 99’u Müslüman idi bu ülkenin. Şimdi biz uzaktan bakıp Filistin işgal edildi diyoruz. İşgal sadece fiili değil. İşgal zihni işgal. Sadece biz körüz.