Futbol sanattır

‘78, Menotti’nin, Kempes’in Ardiles’in başarısı olduğu kadar Darbe rejiminin de başarısıydı ama ‘86, sadece ve sadece takımın başarısıydı…
‘78, Menotti’nin, Kempes’in Ardiles’in başarısı olduğu kadar Darbe rejiminin de başarısıydı ama ‘86, sadece ve sadece takımın başarısıydı…

Arjantin Milli takımını konuşurken ‘78 mi ‘86 mı diyorum? Hangi şampiyonluk daha değerli? ‘86 diyor hiç düşünmeden. ‘78, Menotti’nin, Kempes’in Ardiles’in başarısı olduğu kadar Darbe rejiminin de başarısıydı ama ‘86, sadece ve sadece takımın başarısıydı…

“Hocam burada sizin gibi bir futbol manyağı var” dediklerinde çok şaşırmadım; sayımızın dünyada az olmadığının farkındayım çok şükür. Ama hem şair hem futbol meraklısı olunca mezkûr şahıs, “bana bir randevu alın sohbet etmem lazım o adamla” dedim.

Kabul edelim ki futbol üzerine yazıp çizenlerin (başta ben olmak üzere) baş etmekte hayli zorlandığı ciddi bir kompleksleri vardır. Bir topun peşinde koşan 22 kişiden ibaret gibi görünen oyuna dair yazıyor olmayı çoğu zaman ev halkına bile izah etmekte zorlanırız. Biraz da bu yüzden edebiyatçı, sinemacı, şair takımından futbola müptela birini bulduğumuzda dört elle sarılırız. Bu yüzdendir sıklıkla Camus’dan alıntı yapmak bu yüzdendir Galleano’nun kitabını tekrar tekrar hatmetmek. Mesela ben Mustafa Kutlu gazetede futbol yazdığında çok mutlu olmuştum; “bakın oğlum o kadar da boş iş değil lan yaptığımız…”

Arjantin Milli takımını konuşurken ‘78 mi ‘86 mı diyorum? Hangi şampiyonluk daha değerli? ‘86 diyor hiç düşünmeden.

Arjantinli şair ve aynı zamanda eski kaleci Gabriel Impaglione ile Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Sapanca Şiir Akşamları vesilesi ile tanışma fırsatımız oldu. Güney Amerikalı bir şair ve futbolseverle oyun üzerine konuşurken insan “sırf bu yüzden İspanyolca öğrenilirdi anasını satayım” demeden edemiyor yalan yok. Futbol sanattır diyor Gabriel, ve tıpkı roman gibi, hikaye gibi, şiir gibi endüstriyel olanı da var elbette… Çok satsın, çok okunsun çok seyredilsin diye üretilen eserler ne ise endüstriyel futbol da odur; ama bu, oyunun ruhunun olmadığı anlamına gelmez. Üstelik bütün o endüstrinin içinde bile bir “dize” yakalayabilirsin, şiir tadında… Neden kaleci oldun dedim? Şairim çünkü, dedi, veya kaleci olduğum için şair olmuşumdur belki, kaleciler yalnız adamlardır, şairler gibi…

Arjantinli şair ve aynı zamanda eski kaleci Gabriel Impaglione ile Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Sapanca Şiir Akşamları vesilesi ile tanışma fırsatımız oldu.
Arjantinli şair ve aynı zamanda eski kaleci Gabriel Impaglione ile Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Sapanca Şiir Akşamları vesilesi ile tanışma fırsatımız oldu.

Futbol üzerine yazılmış şiirlerini gönderecek bize Gabriel hatta çıkardığı şiir dergisinin bir sayısını tamamen futbola ayırmış. O sayıyı da bekliyoruz hatta Cins reisleri destur verirse ara ara burada Türkçeye çevirip yayınlarız bile…

Güney Amerikalılar diyorum sanki eskisi gibi dans ediyor havasında oynamıyorlar futbolu?

  • Haklısın, diyor Gabriel, Batı Avrupalılar gibi oynamaya çalışıyorlar ama öte yandan Avrupalılar da bizden bir şeyler aldı. Onlar da eskisi gibi mekanik oynamıyorlar; yani herkes birbirinden etkileniyor.

Arjantin Milli takımını konuşurken ‘78 mi ‘86 mı diyorum? Hangi şampiyonluk daha değerli? ‘86 diyor hiç düşünmeden. ‘78, Menotti’nin, Kempes’in Ardiles’in başarısı olduğu kadar Darbe rejiminin de başarısıydı ama ’86, sadece ve sadece takımın başarısıydı… O anlatırken ben 1978’e gidiyorum. “Baba bu Ardiles kaleci değil niye 1 numara giyiyor?”, “ Peki Baba Kempes mi daha iyi Ali Kemal mi?” Tercüman arkadaş Gabriel’in anlattıklarını çevirirken ben hala 1978’deyim…

Cahit Koytak tam da o sene yazmıştı galiba “Futbol Oynayan Çocuklar”ı: “Ve yağmur yutuyor bütün golleri…” Ve hatıralar yutuyor tercümanın çevirdiklerini… Bir sonraki görüşmede daha uzun bir sohbet sözleşmesi ile bitiyor Gabriel ile muhabbetimiz. Futbola meftun olanlar cemaatinin sadık bir üyesini daha tanımış olmaktan mutlu ve mesut bir şekilde eve dönüyorum.