Digital kurban

Digital kurban.
Digital kurban.

Kurban başlı başına armağandır. Armağan bir ilişkiyi, sıcaklığı, yakınlaşmayı vadeder. Bu bakımdan bir armağan olarak kurban, esasında bir nesne değil bir bağdır. Bir auradır. Modernite armağandan manyetik bir güçle itiliyormuşçasına kaçar.

Kurban bahsini batı ve doğu literatürüne başvurmak suretiyle bütüncül bir şekilde ele almak pek mümkün görünmemektedir. Zira bu hususta kurban kimi söylemlere göre bir kıyım, kimi söylemlere göreyse ahlak olarak benimsenmektedir. Buna dair kuramcı Terry Eagleton, süreci tekâmül addedip kıyımdan ahlaka gidiş gibi bir çizgisellikle ele almıştır. İnsanlık geçmişte insan kurban edip ayinler düzenlemiş midir? Ben bu hususta ikna olmuş değilim. O bakımdan antik çağdan bir söylemle, Platon’un“Kurban, tanrılara sunulan bir armağandır” görüşünü kabaca kabul edip değerlendirmeleri bu bağlamda yapmayı tercih ediyorum.

Kayda değer bir düşünce üretmeyi başarmış olan her toplumda varlığından haberdar olduğumuz kurban ritinin/ibadetinin, insanın tanrı/yaratıcı ile bağ kurabilmek amaçlı olduğu aşikardır. Tanrıya bir armağan sunmak, af dilenmek, rahmet dilenmek gibi dikey bir bağ kurma eylemidir. Bu eylemde aslolan şey yok etme’dir. Kurban eylemi, doğaüstü/yaratıcı olanın lütfu için yok etme’dir. Bu eylemin faili için kurban edilen şey her ne ise tamamen ortadan kalkar. Kurban ve yok etme… bu iki kavram, mesele derinleştikçe başka etkileşimler ve çağrışımlarla düşünceleri güncel olana, şimdiye de sevk etmektedir. Fakat o mevzu şimdi değil. Kurban mefhumuna kısaca ekonomik, sosyolojik ve rasyonellik perspektifleriyle değinip ardından mevzunun günümüz ayağına değinmekte yarar var.

Elde etme, sahip olma, biriktirme, kâr, zarar, yığma… bunlar modern kapitalist toplumun yüceltilen kavramlarıdır. Weber’in protestan ahlakının temel yapıtaşlarıdır, kapitalist zihin dünyasının kurucu ilkeleridir. Bu sistem üretimin tüketim için olduğu ve tüketilemeyen yani dış pazarda alıcısı olmayan bir malın üretim çarkları bozulmasın diye imha edilmesinin gerekliliğine inanılan bir sistemdir. Böylesi bir atmosferin ürünü olan modern rasyonalist insan, armağana inanmayı reddeder. Çünkü ortada benliğe bir fayda yoktur. Bir verme eylemi var fakat karşılık yoktur. Almak ve vermek para aracılığıyla yapılan bir eylemdir bu anlayışa göre. Burada ise para yoktur. Kurban ise başlı başına armağandır. Armağan bir ilişkiyi, sıcaklığı, yakınlaşmayı vadeder. Bu bakımdan bir armağan olarak kurban, esasında bir nesne değil bir bağdır. Bir auradır. Modernite armağandan manyetik bir güçle itiliyormuşçasına kaçar. Bu kaçıştır belki de dini bir vecibe olarak kurban eyleminin rasyonel zihinlerde yer etmeyişinin ve manasının tam olarak anlaşılamayışının sebebi.

Mademki kurban dedik bir yok etmedir... O zaman modern dünyanın bizlere yaşattığı şu hayat standartlarına bakmakta yarar var. Günümüzde en zeki, en akıllı, en becerikli, sanatkâr ve zanaatkar insanlar dahi günlerini başkaları için yok ediyorlar. Öyle işlerle meşgul oluyoruz ki insan onurunu yüceltecek eylemler yapmak şöyle dursun talep etmek bile aklımızın ucundan geçmiyor. Bu yorum pek yavan ve bıkkınlık verecek kadar tekrar edilmiş bir çalışan-patron çatışmasının retoriği değildir. Vülgarize edilmiş bir antikapitalist söylem hiç değildir. Buradan çıkarılmasını murat ettiğim tek şey insan tekinin değersizleşmesi ve herkesin sıradanlaşması. Tek tip olmak. Ne olursak olalım, ne kadar nitelikleri haiz olursak olalım vaktimizi modern tanrıların emrinde yok etmekten başka şansımızın olmadığı bir tek tipler dünyasına icbar ediliyoruz. Kimisi evrak imzalıyor, kimisi kod yazıyor kimisi de yerleri siliyor. Günün sonunda hepsi vaktini başkaları için harcıyor. Böyle bir hayatta neşe arıyoruz, mutluluk arıyoruz heyhat! Bu insanlara vadedilen tek şeyse satın alma gücü. Daha çok pizza, daha gösterişli bir kıyafet, daha lüks otomobil. Orta çağ köylüsünden hallice bir tav olma biçimi. İşte ellere tutuşturulan dijital ekranlar, bu modern kurban ayinlerinin yapıldığı tapınaklardır artık onlar. Yine bununla beraber sosyal medya linçlerini de unutmamak gerek. Her gün bir başka isim gündeme giriyor ve her gün bir başkası kendi tanrılarının beğenisini kazanmak isteyenlerce kurban ediliyor. Görmüyor musunuz oradan insanlığı seyreden tanrılara her gün binlerce insan kurban edilmekte!