Anton Şalhat: 'Filistin Edebiyatı 'Savaşçı' Bir Edebiyattır'

Anton Şalhat.
Anton Şalhat.

Filistinli araştırmacı yazar Anton Şalhat ile Nekbe Felaketinin enkazında dönem edebiyatını ve Filistin kültür dünyasının nasıl etkilendiğini konuştuk.

Anton Şalhat, Akka/Filistin doğumlu araştırmacı, yazar, çevirmen ve edebiyat eleştirmenidir. Filistin’in ünlü gazeteleri Al-İttihad ve Fasl Al-Maqal dahil olmak üzere pek çok gazetede makaleleri yayınlandı ve uzun yıllar bu gazetelerin yazı işleri müdürlüğü gibi birimlerinde çalıştı. Filistin edebiyatını ve kültürünü dünyaya tanıtmak için yazdığı makaleler dünyanın pek çok farklı diline çevrildi. Ve Filistin direniş edebiyatı çalışmalarını yakında takip ederek, içinde yer aldı. Anton Şalhat, halen Akka’da yaşamını sürdürmekte ve edebi çalışmalarının yanı sıra Filistin İsrail Araştırmaları Merkezi Müdürlüğünü görevini de yürütmektedir.

Kıymetli hocam, Nekbe’yi nasıl tarif edersiniz?

1948 Nekbe'sinin büyük bir uçurum olduğunu söyleyebilirim. Filistin toplumu sadece nüfus bakımından radikal bir değişim geçirmedi. Nekbe aynı zamanda toplumsal bileşimde temel bir sarsıntıya neden oldu ve toplumun geri kalanında, sonraki kültürel manzaranın bütün çağrışımlarını da etkiledi.

Kalanların dörtte üçünden fazlasının kırsal kesimden olduğu bilinmektedir. Kent sakinlerinin büyük çoğunluğu Nekbe sırasında veya kısa bir süre sonra Filistin'deki yerlerinden edildi. Bu gerçeklik, Filistin toplumunun temelinde gürültülü bir titreşim ve büyük bir aksaklık yarattı. Ayrıca Nekbe’den önce Filistin şehirleri, sadece siyasi liderliğin merkezi değil aynı zamanda Arap dünyasının entelektüel ve kültürel liderlik merkeziydi. Ancak 1948 Nekbe'sinden sonra Yahudi devleti sınırları içindeki Filistin toplumu büyük çoğunlukta kırsal kaldı. Ve aynı zamanda bu toplum, Siyonist hareket tarafından siyasi-sosyo-kültürel bir ablukaya maruz bırakıldı.

Peki Nekbe Filistin’deki kültürel üretimi nasıl etkiledi?

Bu iki şey (kırsal hayatta kalan toplum ve Siyonist hareketin bu toplumu abluka altına alması), aşağıda maddeler halinde sıralayabileceğimiz birçok kültürel çağrışıma sebep oldu.

1- Sosyal statüleri nedeniyle, hayatta kalanların önemli bir kısmı, genellikle yazar ve sanatçı yetiştiren kültürel seviyeden yoksundu.

2- Filistin şehirleri ve Arap edebiyatı arasına kültürel bir yabancılaşma duvarı örüldü.

3- İsrail'in askeri yönetimi, meşruiyeti ve popülaritesi için gerekli olan edebi üretim türünü empoze etmeye çalıştı.Ve bu doğrultuda kültürel projeler üretmeye çalıştılar.

4- Filistinli çocuklara yönelik eğitim ve öğretim programlarında da, bu "kavramsal vizyon" dayatıldı.

Nekbe’den sonra Filistin ulusal kimliğinin oluşumuna dair ilk adımlar nasıl atıldı? Filistinli yazarlar bu cendereden çıkmayı nasıl başardı?

Şunu söylemek gerekir ki, Filistin Ulusal Kültür Hareketi’nin “erken başlangıçları”, Siyonist baskı altında 1948 Nekbe’sinden sonra aktif hale gelmeye başlamış ve kısa sürede ulusal kimliğin korunmasına vesile olmuştur. Ve bildiğiniz gibi iki temel özelliği vardır. Öncelikle unutturulmaya ve unutmaya karşı bir isyandır. İkincisi de, Filistin halkının kolektif hafızasını inşa etmek ve yaşananları dünyaya duyurmak.

Tarihsel olarak şiir, edebi üretimin ilk öncüsüydü. Belki de bunun arkasındaki faktörlerden biri, şiirlerin basılı olmaya gereksinim duymadan dilden dile kolayca yayılabilmesiydi. Yani bir romana göre hızlıca yayılması daha kolaydı.

Filistin edebiyatında kimlik motifinin yanı sıra toprağa bağlılık motifi de güçlü bir şekilde yer almaktadır. Bu ise Filistin edebiyatının “savaşçı” bir edebiyat olmasına yol açmıştır. Semih el-Kasım, bir defasında Filistin edebiyatının rolüne işaret ederken şair ile kahramanın ikiz kardeşler olduğunu söylemişti. Altmışlı yılların ortalarında Lübnanlı bir eleştirmene verdiği bir söyleşide de Filistinlilerin, kendilerini buldukları şiddet ortamı içinde, bütün ritim unsurlarıyla geniş halk kesimlerinin kalplerine hitap eden bir modern şiir üretmeye mecbur kaldıklarını söylemişti.

Bu ilk öncüler, Filistinli şair ve yazarlar Emil Habibi, Tevfik Zeyyad, Ebu Salma, Hanna Abu Hanna, Issam al-Abbassi, Hanna Ibrahim ve Raşhid Hüseyin’in nesliydi. Daha sonra Mahmud Derviş, Semih el Kasım, Muhammed Ali Taha, Muhammed Nafah ve Taha Muhamed Ali gibi isimler geldi. Bunlar sadece sahip olduğumuz önemli isimlerin bazıları elbette.

1948 Nekbe’sinden önce yani İngiliz mandası döneminde Filistin kültürel hayatına öncülük eden bir çok önemli şair ve yazar da var. İbrahim Tukan ya da Abdülkerim Mahmud gibi. Nekbe sonrası gördüğümüz edebiyatçılar, aynı zamanda bu neslin devamı değil mi aslında? Tevfik Zeyyad’ın ilk dönem şairlerden Nuh İbrahim’ın mezarını ziyaret ettiğini görmüştüm.

Elbette. Bu durum için Mahmud Derviş şöyle der: "Şiir ve edebiyatımızın bir hiçten ortaya çıktığını düşünen varsa eğer bizler, bizden önce adım atan neslin evlatlarıyız. Ebu Salma, İbrahim Tukan ve Abdülrahim Mahmud'un şiirinin bir uzantısı olmaktan başka bir şey hissetmedik."

Teyfik Zeyyad ise şöyle ekler: "Bizim devrimci şiirlerimiz, devrimci atalarımızın şiirinin bir uzantısıdır çünkü savaşımız da onların savaşının bir uzantısıdır. Aynı amaca sahibiz; Kurtuluş. Ve aynı silaha yani cesur kelimelere sahibiz.

Peki Nekbe sonrası bu edebi miras 1970 ve 1980’lere nasıl yansıdı?

1948-1967 yılları arasındaki başlangıç evresi, küllerin kalbinden yükselmek için özenli bir edebi girişimdi. İkinci aşama yani 1967 ve 1987 yılları arasında ise, daha da politikleşmiş yazma aşaması olarak adlandırılır. Arap bağlılığından ziyade Filistin kimliğine net bir şekilde odaklanılmıştır. 1987 sonrası ise Filistin edebiyatının artık olgunluk aşamasına eriştiği dönemdir.

Ve bahsettiğimiz bu geçmiş, hangi karakterde olursa olsun, Filistinli yazara bir taraftan varoluşsal düzeyde şimdiyi reddetmenin dayanağını oluştururken, öbür taraftan “gelecek” ve “yeni” kavramlarının da zeminini oluşturmaktadır. İşte Filistin’in edebi ve sanatsal yaratıcılık deneyiminin genel çerçevesi bu “dönüş” zemininde meydana gelmektedir. Söz konusu geçmiş tasavvuru, çoğu kez diğer halkların edebiyatlarında tezahür ettiği biçimden belki de tamamen farklı bir şekilde tezahür etmektedir.

Çok teşekkür ederiz kıymetli hocam.