Şehirden uzak bir yerleşim: MJE House

MJE House, göl ve dağ manzarasına hakim, dik bir yamaçta konumlanıyor. Projeyi araziye yatay olarak inşa etmek amacıyla çevresindeki doğal peyzajla harmanlanan 2 katlı bir mimari meydana getiriliyor. Bağlamla bütünleşme ve topoğrafyanın analizi, konutun ana hacimselliğini oluşturan açılı ve yatay iki bloklu yapının oluşturulmasını sağlıyor.

MJE House, ülkenin mimari köklerinin yanı sıra modern mimari ve teknolojiden ilham alınarak tasarlanıyor. Farklı etmenlerin birleştiği bu yapı, şehir hayatının yoğunluğundan bir kaçış noktası olarak hayata geçiriliyor.

Mekanla tektonik bir ilişki kurulmasına öncelik verilerek tasarlanan yapıda büyük bir taş duvardan oluşturulan aks, oturma ve yemek odasından geçiyor. Taştan örülmüş duvar, yapıyı zemine bağlarken aynı zamanda doku da kazandırıyor. Taş kaidenin sağlamlığı ve dokusu, üzerine oturan hacmin hafifliği ile tezat oluşturuyor.Bahçeye açılan canlı ve açık bir iç mekan tanımlanıyor.

Evin üst kısmında yatak odası alanlarına gölge sağlayan freijo ahşap paneller bulunuyor. Tasarım, ailenin tüm mahrem alanını kapsayan geometrik bir kompozisyona dayanıyor. Bu yalıtım çözümü, cephe kompozisyonuna dinamizm ve çok yönlülüğün yanı sıra doğal aydınlatma kazandırıyor. Ahşap panellerin geliştirme süreci, konut sahiplerinin de fikirleri doğrultusunda çok sayıda prototipin oluşturulmasıyla başlıyor. Ayrıca yapı mobilyaları ve iç mekan tasarımı da Jacobsen Arquitetura ofisi tarafından yapılıyor.

Mekanın topografik çizgilerini takip eden, düz ve sürekli bir kot etrafında kurgulanan yapı; yüzme havuzunu içine alacak şekilde oluşturulan bahçe ile birlikte iç ve dış mekan arasında bir bütünleşme sağlıyor.